29 Eylül 2018 Cumartesi

İyi yere Dükkan açmış McKinsey


Neval Kavcar                                 
Ülkemizde şirketlerin kâr zarar hesabında kaçak varsa nereden kaynaklanıyor, hedefin tutturulamamasına sebep hangi etken gibi harcamaları kontrol edebilecek  milli danışmanlık şirketi var mı? Yoksa niye yok? Günlük, haftalık, aylık veriler ışığında anında raptı zapt altına alınması, zararın önlenmesi için batılı firmalar böyle şirketlerden yardım alıyor.

Berat Albayrak “Yeni program bünyesinde kurulan Maliyet ve Dönüşüm Ofisi için uluslararası yönetim şirketi McKinsey ile çalışmaya karar verdik. 16 bakanlıktan temsilcilerin bulunduğu bu ofis, tüm hedeflerimizi ve sonuçlarımızı her çeyrekte kontrol edecek” dedi.

Fikir olarak güzel. Bakanlıklarda kim amaçsız harcama yapıyorsa anında ortaya çıkacak. Burada tek eleştirilecek nokta McKinsey’in geçmişinde bir şirketi kobay olarak kullandığının ortaya çıkması. Ve zaten yıllardır ülkemizde oluşu.
***

CHP-İP MIHINA DEĞİL, NALINA VURUYOR YİNE

Neyse efendim, İyi partili tüm zevat “ekonomiyi ABD’ye teslim ettiler” türü demeç verip duruyor. Teslim edilen ekonomi değil. Veriler. Gerçi veriler bile teslim edilmemeli ama öyle demiyorlar. Danışmanlık şirketi ile IMF’nin farkını bilmiyorlarsa öğrensinler. Deseler ki “yanlış raporlar bizi tökezletebilir.” Hayır demiyorlar. Sanırsınız ki, McKinsey’in elinde olacak para-devlet yönetimimiz. Bizim yerimize eş güdümü siz sağlayın” saçmalığı noktasındayız şu anda. Bu eleştirilebilir meselâ.

Danışmanlık hizmetini Duyun-u Umumiyeye benzetmiş diğer muhalefet partisi. Ne ilgisi var. Osmanlı’dan borcu tahsil etmek üzere batılı devletlerin kontrolünde kurulan ve Osmanlı Bankasınca tahsil edilen adeta icra müdürlüğü gibi çalışan o sistem farklı, şu anda kurulan akıl alma mekanizması farklı.

Türkiye, ABD stratejilerini baltalarken, ABD danışmanlık şirketi McKinsey bize niye düzgün akıl versin demiyor CHP.

Bu danışman şirketin, devlet bazında kullanımının başka örneği var mı? Burası tuhaf işte. Fransa, İngiltere’nin sağladığı eşgüdümü biz beceremiyor muyuz?

Otomobil üretemiyoruz, telefonlar Kore’den geliyor anladık da, devlet danışmanlık şirketini de kendisi kursun yahu. Bir zahmet.
***

EE, MERAL AKŞENER??

Şimdi sana gelelim. Hanımefendi McKinsey’den danışmanlık alınmasına püskürmüş.

1995’de Başbakan Tansu Çiller. McKinsey de, özelleştirme idaresi başkanlığının kurumsal danışmanı. Akşener’de milletvekili olarak mecliste. Şimdi kalkmış diyor ki “McKinsey adı altında ülkeyi IMF’ye teslim ettiler.“
***

Neticeye gelirsek, yıllardır özelleştirme dahil her bir şey bunlara teslim edildiyse, şimdi de edilsin ne var yani mi diyorsun diye soracak olursanız. Midem çok bulandı diyeyim size.
***

Not: 2004 yılında bir haber “Türkiye'de el atmadığı sektör kalmayan McKinsey'e kamu bankalarının ardından şimdi de elektrik sektörü emanet edildi.
TRT’de yeniden yapılandırma da McKinsey kullanıldı. “ – Basın

Borçları için Tasarruf Mevduatları Sigorta Kurumu ve Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu ile grup lehine anlaşmalar yapan Çukurova Grubu'nun danışmanlık şirketi de McKinsey. Sabancı'dan Doğan Grubu'nun dağıtım şirketi Yaysat'a, birçok insanın parasını kaybettiği İhlas Holding'e kadar tüm büyük şirketlerin arkasında McKinsey var.”- Basın – 2004

????  !!!! Helal olsun.
İyi yere dükkân açmış McKinsey danışmanlık şirketi.

Bu zor durumda, McKinsey'i hükümete kim tavsiye  ve ikna etti?


15 Temmuz sonrasının ruhu


                                                   

Neval Kavcar
Her dönemin ruhu vardır. 15 Temmuz sonrasının da kendine has ruhu var.

Fehmi Koru “bir gazeteden yazarı kovarsan o da kendine gider başka yol açar, okuyucu da gelir onu bulur” demiş. Çok seslilik yokmuş. Bizde çok seslilik yoksa niye bıyığı, sakalı kesip gitti Bildenberg toplantısına? “Müslüman” gibi görünmemek için mi?

Devlet “tek ses” istiyor diye yazamayan bir yazara birileri “biz sana o imkanı sağlarız” demiş. Haber sitesi açacaklarmış o dostuna.. Söyleyeyim. O siteyi “birileri” millete algı diye kullanacak, o yazar da sitede peynir niyetine kullanılacak.

Fehmi Koru’nun bahsettiği mevzu “tek seslilik” meselesi değil. Bu beyzadeler, liberal görüşte. Türkiye’nin içinin yedi düvelin arzusu hilafınca düzenlenmesi ile her şeyin güllük gülistanlık olacağını düşünüyorlar.
Çok seslilikten kasıt yol gösterici eleştirel bakış değil. Mandacı, onlara hoş görünen sözlerin millete zekice yedirilmesi meselesi. Akil gazetecilik.

Yıllardır aziz vatan kendilerine beşik olmuş, Korugil gibiler o beşiği delmeye “çok seslilik” diyor. 15 Temmuz sonrası ülke politikasının millileşmesi, BOP’un sekteye uğramasından muzdaripler.  Hem medya, hem köşe yazarı önce kendi ülkesini sevecek, milli olacak. Kamu yararını gözetecek. Başka ülkelerin faydasına yazıp da buna “çok renklilik, koro” diyorsa, hiç durmasın gönlünün çektiği yere gitsin.

Medyamızda hiçbir zaman çok sesli denilen durum olmadı. Uzun yıllar boyunca vatansız sol hegamonyası hakimdi, onlara vatansız dinciler eklendi. Şimdiye kadar, Hürriyette, Zaman’da, Sözcü’de ya da her hangi bir gazetede gerçek bir Türk Milliyetçisinin yazdığını gördünüz mü?
***

CUMHURİYETİN İLK YILLARINDAKİ RUH MİLLİLİKTİ

Savaştan yeni çıkmış, batının tasallutundan binlerce şehit vererek kurtulmuş aziz vatan parçamızda uzun bir süre milli dayanışma ruhu aşılandı. Hatta o dönem Türk Ocakları, CHP’nin faaliyetleri ile yoğruldu millet.

Gerçi günümüz Türk Ocakları ve CHP, Cumhuriyetin ilk yıllarına damgasını vuran yuvalar değil. Türkiye’yi bölüp üzerinde sözde Kürdistan’ı kurmaya azmetmiş PKK partisini TBMM’ye girmesi için “Millet İttifakına oy atın” diyen Türk Ocakları ve “Eşit vatandaşlık” diyerek, Anayasanın değişemez maddelerini, üniter yapımızı kurşunlayan CHP, dönüşerek küreselleşmeci olmuşlardır.

15 Temmuz 2016’dan itibarense Türkiye kendisine milli bir rota çizdi. Bunun için yedi düvele savaş açtı. Basınımız, STK’mız, siyasi partilerimiz elbette yeni dönemin ruhuna uygun, Türkiye’nin milli menfaatlerine yakışır davranmak zorunda

Fehmi Koru ve diğer akil yazarlar, siyasiler bunu delmek için “özgürlükler kısıtlandı” algısıyla milleti sosyal Geziye hazırlıyor.
***

MİLLETE RAĞMEN AKŞENER

Akşener, merak eden varmış gibi yerel seçim ittifak fikrini açıklamış. Bu kadar içeriksiz, bulanık, ne dedikleri belirsiz başka siyasi parti profili görmedik. NATO’cu, Kürt açılımcı, küreselleşmeci bir parti.

CHP olmasa baraj altı kalacaklardı. Onca emeğe, tüm cemaatlerin partiye yönlendirmesine rağmen maya tutmadı. Çünkü Akşener’i Çiller döneminden Türkiye tanıyor. Hatta Zübeyde Hanım Şehit anneleri vakfı başkanlığından. Devlet arazine yapılan turistik tesiste şehit yakınları kalacak dedikten sonra orası bir başka iş adamına satılıvermişti. (Akşener o dönem Çiller’in memuru idi.)

24 Haziranda Akşener genel başkanlıktan düşerken, partisi de baraj altı kaldı. O ne yaptı, millete rağmen Kurultayda tekrar genel başkan seçtirdi kendini. Şimdi de yerel seçimlerle ilgili boş boş konuşuyor. Ne yapacaklarını ben söyleyeyim. 24 Haziranda resmen bir araya geldikleri partilere, yerel seçimde HDP’de eklenip birlikte hareket edecekler.
***

CAN DÜNDAR

“Casus” denildi diye, ispatlansın diyor. Cavır memleketinden kılıç sallayacağına gelsin Türkiye’de konuşsun. Niye kaçmış anlatsın? Yaptığı casusluk değilse Alman istihbarat örgütü BND’nin faaliyetine bir el atsın, yazsın bakalım. Bekliyoruz.


27 Eylül 2018 Perşembe

AKP-MHP ittifakına kim karşı?


Neval Kavcar
Erdoğan-Bahçeli’nin taviz vermeden sürdürdükleri o hissiyata “ittifak” diyemiyorum. Tam karşılığı değil. 15 Temmuz geceki saldırıya karşı aynı cephede buluşup, ülkenin bütünlüğünü koruma adına birlikte hareketin adına, olsa olsa “vatan, parçalanma kabul etmeyen sevdamızdır” denilebilir.  MHP tarafından böyle görünüyor.

Türkgün Gazetesinden Yıldıray Çiçek, AKP-MHP ittifakına karşı içerden, dışardan hazımsızlığı işlemiş.

İttifaka saldıran yedi düvel. FETÖ-PKK’nın belini kırmada tavizsiz duruş, her türlü saldırıya karşı depreşen milli duyguları yönetme başarısına karşılık, onlarda boş durmuyor. “Yurtta sulh, cihanda sulhu” deruhte eden üs merkezi, organize ettikleri basın, siyaset, iş dünyası üzerinden saldırı yapıyor.
O uzantıları anlayabiliriz. Çoğuna ekmek kapısı olmuş.

Hadi onlar bir şekilde esir olmuşlar. Hissiyatları körelmiş. AKP içinde bir elleri yağda, bir elleri balda olan bürokratlara ne oluyor? Köşe yazarları niçin arada zırt diye kafasını çıkarıyor? Sanki Erdoğan’ı korur gibi yapıp, niçin MHP’yi taciz ediyor? Onları küstürecek davranışlar sergiliyor?
***

AKP İÇ MUHALEFETİNİN BAŞINDA ABDULLAH GÜL VAR

Cevap basit. Erdoğan vaktiyle Gül-Davutoğlu-Arınç gibilere çok güvenip, devlet işleyişini onlara bıraktı. Saydığım adlar, şu anda Erdoğansız AKP mücadelesinde. Gül’ün liderliğindeki o cephe “Türkiye’yi yedi düvelin arzusu istikametine” sokarak, hem kendileri, hem de ülkenin rahatlayacağı gibi mandacı zihniyete sahipler. Müslüman görüntülerinin öznesinde “liberallik” var.

İşte o ekip, Erdoğan vitrinde iken kendilerine bağlı yazarları, bürokratları belli odaklara yerleştirdiler.  Adliyede, belediyelerde, kurumlarda at koşturmaktalar, Erdoğana’a yakın olanları yozdurup, MHP’yi darıltacak hamleler yapmaktalar. Olup biteni yasal çerçevede okumak onlara meydanı boş bırakmak demek.

Yerel seçime ramak kala, AKP-MHP’nin yapacağı en hayırlı işler; sırayla “af yasası” ya da adı her neyse Anayasa mahkemesinin yasayı genişletilip ülkeyi kaosa sokmasına mani olacak şekilde çıkarmak, anket yasası ile de algı operasyonlarına son vermekten geçmekte.

Bilhassa MHP, onları bir kere vuranların bir daha vurmakta tereddüt etmeyeceğini iyi hesaplamalı. 16 Nisana, 24 Hazirana yürürken fesat çıkaranlara parmak sallamak yetmez.

Vatanın birliğinde anlaşan iki lidere elbette MHP içinde de karşı olan çok. FETÖ hücreleri her yerde dip diri. Eski şanlı dönemine döneceklerinin hayali ile yaşıyorlar.

Yapılmak istenen çok basit. MHP’yi, AKP’yi desteklemekten vazgeçirip, Erdoğan’ı düşürmek. Sonra da MHP operasyonunu kıyamet savaşına çevirmek. “Çünkü; Bu MHP gerçekten çok oldu.”
***

SURİYELİLER DÖNMELİ DE NASIL?

Öncelikle Suriye’deki yangın söndürülmeli. ABD ve uzantıları terör örgütlerinin Suriye ile bağı kesilmeli. PKK’yı Rusya’da desteklemiş, kullanmıştı, hatırlatırım. Suriye’den Rusya’da çıkmalı, bunun altı yapısı da hazırlanmalı.

Suriyeliler elbette geri dönmeli. Osmanlı bakiyesi eski vatan topraklarımızdaki sükûneti sağlamak, bize yönelen tehdidi ortadan kaldırmak için Fırat’ın doğusunun temizliği şart. “AKP iktidarının hatası…!!” Bu nakarattan bıktık. Hata yapıldı ise üstelik Özal’la başladı. ABD dost görünüp, her zaman ki gibi kazıkladı. AKP iktidarı döneminde ise neler oldu hepimizin malumu. Eee? Ne olacak? Bırakalım yangın yayılsın mı? Fırsat doğmuş elbette düzeltmeliyiz.

12 Eylül sonrasında başlayan PKK tasallutlu BOP projesini 15 Temmuz gecesi püskürttük. BM’nin beş büyüğüne “Türk Milletinin içerde-dışarda kendisine tehdit oluşturacak her mikrobu yok etmeye kararlı olduğunu göstermeye devam etmeliyiz.”

İşte ondan sonra “evli evine, köylü köyüne.

Not: İP’lilerin “Suriyeliler geri dönsün” demesinin altında, Türkiye’nin PKK terör örgütünün belini çökertmesine karşı olmaları yatıyor. Ankara’nın milli stratejisine karşı çıkamıyorlar, Suriyelileri öne sürüyorlar.




26 Eylül 2018 Çarşamba

MİT Tırları davası, FETÖ(CIA)’nün Türkiye’ye saldırısıdır

                                       
                                                   İç savaş gibi bu tablo unutulur mu?

Neval Kavcar
CHP’nin  iki kez vekillikle yargıdan mı kaçırmak istedi sorularıyla aklı kurcalayan Enis Berberoğlu, geçtiğimiz günlerde tahliye edildi. Adına “adalet yürüyüşü” düzenlendi. Bırakılmalı, suçsuz diyerek yeri göğü inlettiler. FETÖ’cülerin kumpasının adı geçmedi. Aynı 15 Temmuz gibi. “Kontrollü darbe” algısı yaptılar. Kaçan kaçtı, kaçamayan FETÖ’cüler itirafçı oldu kurtulmak ya da birilerini yakmak için ama halâ “kontrollü, bandrollü” deyip duruyorlar.

CHP milletvekili çıkınca “Bir kaç gün aileme, partime ve çevreme danışmak istiyorum…..” dedi. “Enayiliği bırak hem casus damgası yiyip, hem de yıllarca cezaevinde, arkanda durmayanlar için mi yatacaksın?” diyenler olacaktır. Onun için karar vakti.

Burada en önemli konu, MİT tırlarını durdurup, kaset çekenlerin FETÖ’cü çıkması. Olup biteni o bilgi ile yorumlamak şart.

Dokunulmazlığı sebebiyle salınan Enis Berberoğlu hakkındaki gerekçeli karar da açıklandı. Geri sayım başladı. Alınan kararda ‘Devletlerin ülke içinde ve dışında devlet sırrı mahiyetinde faaliyetleri olabilir. Dava konusu olay da mahiyeti gereği devlet sırrı niteliğindedir. Berberoğlu eyleminin sonuçlarını bilebilecek birikime sahip. Sanığın eylemi ‘devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama’ suçunu oluşturur" deniliyor.

Kararın bir örneğinin de meclise gönderilmesi kararlaştırılmış. O karar mecliste okununca, vekilliği düşecek. Hapis cezası onanan ve vekilliği düşer düşmez cezaevine dönecek olan Berberoğlu ne yapacak?

Kılıçdaroğlu “Enis kardeşim hiç üzülme. …….mutlaka beraat edeceksin" demişti. Kitlesine bu işin siyasi olduğunu yayıp, kitlesel baskı oluşturmaya çalıştılar ama Türkiye dualarla ayakta duran aziz vatandır.
***

NE YAPACAK?

Beş yıl, on ay ceza aldığında, duruşma salonuna gelenlere “Moralinizi bozmayın, 25 yılla başladı, 5 yıla kadar düştü” deyip el sallamıştı. Bir anlamda, yapılan suçlamalara aldırmadığını ve bir şekilde dışarı çıkarılacağını düşündüğü izlenimi vermişti.

Yasaya göre casusluktan değil, devlet sırrını ifşa etmekten ceza aldı. Lakin aradaki ince çizgi sadece yasalarla belirlenmiyor, içinde bulunduğu toplumunda bir algısı var sonuçta.
***

BİR DAVA DA AYDINLIĞA

Bir dava da Aydınlık gazetesine açıldı, açılalı epeyce oldu. Tırları durduran FETÖ’cü, savcı- jandarmanın piyasaya sürdüğü resimleri “ilk biz yayınladık” diyen Perincek’in gazetesi şimdilerde “bizim FETÖ’cülerle ilgimiz” yok çırpınışında. Demek istedikleri “olsa olsa FETÖ’nün oyununa gelmişizdir.”

Yine bu davanın ana konusu olan MİT’e ait bilgi-belgelerin “ilk kendisine geldiğini” söyleyen de Aydın CHP milletvekili. Yine kaçak Can Dündar’ın, Berberoğlu hakkında söyledikleri. Burada dava niye önce Cumhuriyet Gazetesine açıldı denebilir. Cevabı basit. CHP’nin yüzde 25’lik seçmen kitlesi ve Can Dündar’ın tanınırlığının FETÖ/CIA tarafından seçilmiş olması.

Aydınlık mı gündem oluşturur, Cumhuriyetle CHP mi? Verdikleri bilgiler açısından Aydınlık sadece “kahramanlık” yapmaya çalışıyor. Muhtemel Aydınlık kullanılmaya çalışıldı, tutmayınca Cumhuriyet ve CHP kitlesi devreye sokuldu. Bu işten kurtulmanın yolu “o da yapmıştı” mı demek? Tamam o da yapmış, o halde dava düştü. Ee, FETÖ de mi düştü?

Yine dava da 3-2 karar için “kanun aynı değil mi?” demiş İP’in gazetesinden bir yazar. Demek istediği 3 hakimin siyasal karar verdiği. Ona göre diğer 2 hakim siyasi karar veremez. Bir çok davada, bazı hakimler her daim şerh düşebilir. Kanunlarımız net değil yoruma açık. “Önce Aydınlık yayınlamış, MİT tırları davası düştü” gibi lay lay lomlarla dava düşmez.

Böyle satırlarda, hele ki FETÖ bulaşığı davaya bu tür yaklaşımlarda, kamu yararı göremiyorum. Kocası İP’de görevli birinin memuriyet yazısı olmuş. Patronaja yaranma da diyebiliriz. Hepsi olsun da, ciddiyet olsun özde.

Allah aşkınıza, İngiliz, Alman basını, siyasetçisi İngiliz gizli servisinin faaliyetini konuşabilir mi, yayınlayabilir mi? Yayınlasa basın- siyasi faaliyetini sürdürebilir mi? Aziz vatanın altını oyma ile siyasetçilik ve gazeteciliği karıştırmayın. Ve FETÖ hakkında halâ değdirmeden haber yapmayı da bırakın. Gözümüz var görüyoruz.


25 Eylül 2018 Salı

Fırat’ın doğusu ve BOP’un sonu


Neval Kavcar
PKK ve türevlerinin sınır boyumuza konuşlandırılıp, Türkiye’ye giderek daha fazla tehdit oluşturduğunu biliyoruz. Neredeyse Hatay’dan Akdeniz’e açılacaktı PKKistan. Dolarla bozulmaya çalışılan ekonomik değerlerle uğraşırken, Hatay elden gidecekti.

Son iki yıldır güvenlik kaygısı ile atılan her adımın destekçisiyiz. “Geçmişte oraya Türkiye topraklarından terörist geçirildi, Habur’da davul zurna ile karşılandı” ayakları koktu. O dönem olup bitenin zaten karşısındaydık. Bugün, hatadan dönülmüş, Özal döneminde Irak’a atılmış sözde devletin köklenmesi aşamasındaki geçmişle oyalanmak demek “bırakın BOP devam etsin” anlamı taşır.

Suriye’de sadece ABD politikaları yerle bir edilmiyor, Rusya-İran gibi kendi menfaatlerine dönük davranışlarında önüne geçilmeye çalışılıyor. Tahran’da kurulan canlı yayın tuzağı, Türkiye’yi sıkıştırmaya çalıştıklarının kanıtı.

Siz üç devlet, bölgede Washington stratejilerine karşı bir araya gelmişken, Türkiye’yi niye vurmaya çalışıyorsunuz?

Neyse efendim, şu ana kadar iki harekât başarı ile neticelendi. Bazı partilerimiz, seçime dönük gibi gayrı milli söylemde bulundu, o da onların ayıbı.

İdlib ve Membiç’te ABD ve Rusya ile kafa kafaya gelindi. İkisinde de şimdilik devriye geziyoruz. Yeni bir göç dalgası da önlendi. ABD ve Rusya, kararlılığı görünce “birlikte yapalım” diyor ama gözümüz İdlib ve Membiç’te. Güçlenmemizi istemedikleri için, çıbanı kanserleştirmeye çalışıyorlar.

Geçenlerde sık sık dile getirdim. Fırat’ın batısı raptı zapt altına alınmaya çalışırken, doğusu ne olacak diye. Erdoğan, BM’de yaptığı konuşma ile Fırat’ın doğusuna geçilebileceğini belirtti. Bu demektir ki, kantonlaşan, PKK yuvası haline gelen odaklar darman duman edilecek.

“Sınır boyunda teröre izin verilmeyeceği” ifadesinin ete kemiğe bürünmüş hali Fırat kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtları. ABD-İngiltere-İsrail Fırat’ın doğusundaki yapılanma konusunda ne kadar ciddi olduğumuzu gördüğü içindir ki ekonomik abluka ile halkı ayaklandırmaya çalışıyor. Başka hangi oyunlar kuracaklar onu da göreceğiz.

Rusya, ABD’nin Suriye’nin kuzeyine yapılandırdığı PKKistan’ı gördü, cebelleşmek yerine serbest bıraktı geçmişte. Yağlı urganın boynumuza dolandığını anladı. O sebeptendir ki, milli menfaatlerimiz için savaşırken, birlikte yol yürüdüğümüz hiçbir cavıra güvenmemek esastır. Her daim dikkat edilecek ve PKK yuvaları dağıtılacak.

Hadi inş.
***

PEMBE İNCİLİ KAFTANMIŞ..

Mevzu, fotokopi makinesi. Devlet arşivleri genel müdürlüğüne, fotokopi makinesi hediye edilmek istenmiş, Halaçoğlu kabul etmemiş. Fotokopi makinesi üzerinden Katar’ın hediye ettiği uçağı eleştirmiş.

Pembe incili kaftanı okuyun diyor. Katar uçağı, Türkiye’yi aşağılama “siz alamazsınız” anlamında hediye edilmedi. Kaldı ki, Katar’ın hediye ettiği uçak, Türkiye’ye bu sıkışık anda gönderilen 15 milyar doların yanında ne ki?

İP’te Sorosçu,YATA’cı, NATO’cu, FETÖ gölgesi her türlü nebatat varken ve PKK partisini Millet İttifakı ile yüklenip meclise sokarken oralı olmayan Halaçoğlu “fotokopi” makinesi ile dikkat çekmeye çalışıyor. Fotokopi makinesini reddederek, Pembe incili kaftanını yere serip oturmuş yani.

Yine diyor ki İp’lilere, “Beni kullanın.”
***

TÜRKGÜN GAZETESİ

25 Eylül 2018 günü doğan Türkgün’e hayırlı, uğurlu, uzun ömürler diliyorum. 



24 Eylül 2018 Pazartesi

Derhal kapatılmalı zaten

                                               
                                   

Neval Kavcar
“İnternet, radyo, Tv yayınlarına kapatma gibi yaptırım geliyor” haberini okuyunca bunu doğrulatamadım. Umarım ki doğrudur. Çünkü Internet, tv basın gibi “özgürlüğü” devletin, milletin altını oymak özgürlüğü zannedenlerin raptı zapt altına alınması şart-tı.

Basının durumu “yalan enselerine yuva yapmışla" eş değer. “Manda yuva yapmış söğüt dalına, yavrusunu sinek kapmış gördün mü?” haberlerine alıcı da çok maalesef.

Yalan, çarpıtılmış sürü ile haber adı altında psikolojimizi bozan bomba bırakılıyor hanelerimize. Yalan mı değil mi araştırma gibi haslet olmadığından ya da falan söylüyorsa doğrudur yaklaşımından dolayı, etkisi ağır oluyor.

Adamın biri köyün başında yalan uydurmuş, köy kahvesinde kendi yalanına kendisi de inanmış olsa amenna. Yalan rüzgârının kaynağı, yedi düvel. Saadet zinciri gibi haber siteleri de “flaş flaş” diye palavraya aracılık ediyor.

Akıllı telefonlar vasıtasıyla gri propaganda, fesat her haneyi vuruyor. 24 Haziran seçimi öncesinde, kamuoyu araştırma şirketleri alanda görmedikleri 2. Tura kalma konusunu savaş hilesine çevirdi. Siyasiler, medya, Internet olmayan neticeye inandırmaya çalıştı milleti, algı yaptılar.

Karşılıksız çek gibi bir nevi. O kişilere cezai sorumluluk var da yalan dolana niye olmasın? “Türkiye, DEAŞ’a silah taşıyor” haberi yaparsan senin TV “şak” diye kapatılmalı. Siyasetçi isen “şak” diye cezaevine girmelisin. İşte tezgahı hazırlayan FETÖ çıktı. FETÖ’ye yardım yataklık suçu bile var işin içinde. Yoksa CIA’ya mı demeliydim?

“Basın özgürlüğüne darbe, korktukları için susturmaya çalışıyorlar, padişahlık döneminde bile olmaz..” diye yaygaraya başladılar. Devletin altını oyanların, casusların kellesi alınırdı o dönemlerde. Şimdi üç gün cezaevinde yatınca mağdurları oynuyorlar.
***
MEDYA DOĞRU HABERCİLİĞİ ÖĞRENİR BU VESİLEYLE

Almanya’da BND’nin, İngiltere’de M16’nın, CIA’nın, Mossad’ın karşısına siyaseten ve basın olarak konuşlansınlar bakalım ne olacak? Nefesini keserler adamın. Devletin savaş şartlarındaki stratejisinin açığa çıkarılmasının, basın-siyasi gibi karşılığı olamaz. Bunu yapanlarda ya casusların bilip bilmeden borazanı olmuştur ya da casustur.

Bir olay olduğunda, henüz dip bucak araştırılmadan toplumda infial uyandıracak şekilde, orasına burasına zil takıp oynatmanın elbette yaptırımı olmalı. Siyaseti yoğurmak, yedi, düvelin kontrolüne sokmak için kasetleri peydahlayanlar, onlara aracılık edenler hepsi aynı oranda suçlu değil mi?

MHP’de başaramadılar ama CHP makas değiştirdi. Küreselleşmeci ABD’ye hizmet eden TESEV’in kurucu üyesinin CHP genel başkanını hazmeden CHP tabanı kendi kapısının önünü süpürmedikçe, debelenip duracak.

Velhasılı kelam “ekranlar kararacak, özgürlüğe darbe” diye çığırtkanlık yapanlar, Türkiye’nin her türlü saldırı altında ve savaşta olduğunu unutmasınlar.

Güçlü devlet olmanın yolu- iç-dış saldırıların önünü kesmekten geçer. Geçmeli. Almanya, İngiltere ne yapıyorsa bizde de o yapılsın kardeşim. Dezenformasyon haber yapanların ekranı şak diye kararmalı.
***
SADECE TV, INTERNET DEĞİL

1 Ekimden itibaren en önemli diğer mevzuda “anketçilerle ilgili kanunun” ele alınması.

Yedi düvelin psikolojik harp saldırı aracı olarak kullandığı tün delikler tıkanmalı. Yasal düzenleme ile merdiven altı anketler raptı zapt altına alınmalı. Adam oturmuş Newyork kulelerini seyrederken, “anket” hakkında yazıyor kafasına göre.

Angaje haber siteleri, siyasilerde üzerine atlıyor. Anketleri iç-dış diye ayırmadan, gereken adım atılmalı velhasıl. Milletin iradesine ipotek konulması özgürlük alanı değildir.


22 Eylül 2018 Cumartesi

Partili FETÖ’cülerin izdivaçları

                                       
                                             
                                                Bir polis şefinin evliliği..çocuk bile var
neval kavcar
Hemen her gün, FETÖ ile ilgili yeni şeyler duyuyoruz. 15 Temmuz darbe girişimi olana kadar onları yakından tanıdığına inanan insanlar şaşırıyor. Hele ki bürokraside, askeriye de ve dahi birçok kuruluşta onlardan habersiz sinek uçmadığını öğrenince, o şaşkınlıkları iki kat artıyor.

Çeşitli iktidarlar zamanında, sözde dindar tavırları ile yakınlık kurup devletin hücrelerine nüfuz etmeleri sadece AKP iktidarı döneminde başlamış hadise değil.

Meselâ 12 Eylül darbesi olup, tüm siyasi liderler göz altına alındığında hatta bir çok cemaatler raptı zapt altındayken ve sözde Fetullah Gülen aranırken, o sırada askerde olan birisi Gülen’in nizamiyede ders verdiğini anlatmıştı.

Velhasıl, darbe dönemleri dahil el üstünde tutulduğuna göre, yedi düvel bağlantısı çok eskidenmiş ya da direk tohumu atan vahşi batıymış denilebilir.

Yıllar boyunca toplumu “Türk okulları, istiklal marşı okunuyor” diye kandırmışlar, “o okulların eğitim dili İngilizce” diyenlere inanılmamıştı. Bulunduğu devletlerde sadece okullar açmamış, devlet görevlileri ile kurdukları samimiyetle devlet işleyişine nüfuz etmişlerdir.
***
OKULLARDAKİ SÖZDE İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ İSTİHBARATÇILAR

MEB’da yıllar öncesinden bir raporda yurt dışındaki bu okullarda diplomatik pasaportlu Amerikalıların bulunduğu yazmıştı. Casuslar yani. Rahmetli Hablemitoğlu FETÖ’nün casusluk faaliyetinde bulunduğunu açıklamıştı. O okulların bir amacı da yedi düvelle dost olacak çocukları eğiterek, eğitim yaptıkları devletin başına geçirmekti.

ABD’ye bağlı mankurt devletçikler bir nevi. FETÖ, ABD planlarını gerçekleştirmek için her alanda yoğun faaliyet göstermiştir. Kırgızistan, Özbekistan darbelerinden sonra aynısını Türkiye’de denemişlerdir.

Bizler üniversitede okurken, okulumuzda o dönem Fetullahçı diye tanınan öğrenciler vardı. Okulda çatışma çıktığında, bunlar aniden yok olurdu. Hatta dalga geçilirdi “Allah tarafından uçuyorlar galiba” diye.

O öğrencilerin bir başka özelliği, meselâ ülkücü olan bir gençle samimiyet kurmaktı. Öyle böyle değil, bayağı ileri derecede. Kardeş gibi. Hatta okul bittikten sonra bile hiç ara vermeden aramalar, ev ziyaretleri. Sanırsınız ki sizi çok seviyor. Hayır, kontrol altına tutuyor.

O günlerde bir arkadaşımız sormuş. “Bu okulda siz de okuyorsunuz, niye komünistlerle mücadele etmiyorsunuz” diye. Cevap “henüz vaktimiz gelmedi.” Önemsemediğimiz o cevabın ne anlama geldiğini, acı bir tecrübe ile öğrendik.

Meğer kozadan ne zaman çıkacaklarına kararı, yedi düvel verecekmiş. Kendilerini altın nesil olarak tanıtan bu zümre meğerse, yedi düvelin kurşun askerleriymiş.
***
NASIL BİR İZDİVAÇ?

Basına yansıyan kısmı bildiğimiz magazine dönük. Üzerinde durmaya değmez. Asıl önemli olan, başka yönü var. Mensuplarının evliliklerini dahi kontrol altında tuttukları bu mekanizma da bakın nelere dikkat ediliyor.

İlerde CHP içine kripto olarak yerleştirilecek olanlara, ailesi CHP’li olan kızlar bulunuyor. MHP içinde söz sahibi olması istenenlere de çevrede ailesi MHP’li olarak tanınan adaylar tespit ediliyor. Bildiğiniz av-avcı projesi. Özel hayat falan hak getire. Çünkü hedef belli. Güven kazanıp, etkin görevlere gelip işleyişe nüfuz etmek için, herkesi basamak yapıyorlar.

Şimdi, partiler içinde FETÖ’cüler var mıdır derseniz, fink attıklarına emin olun. Hem de en muteber yerlere konuşlanıp, yılların partililerine fırsat bulduklarında çelme takıyorlardır. Takıyorlar diyelim net olsun.

Hala bürokraside de etkin olduklarını düşündüren bir sürü done ile karşılaşıyoruz. Tamamen temizlenmeleri zor, dizginleri sıkı tutmak, yenilerinin yetişmesini engellemek işe yarayabilir.

Yoksa; “15 Temmuz darbe girişimi arkasında FETÖ’cüler mi var bilmiyorum ya da kontrollü darbe” diyenler iktidara geldi mi, kaldıkları yerden devleti ve milleti mankurtlaştırma faaliyetine devam ederler.


21 Eylül 2018 Cuma

Enis Berberoğlu ‘itirafçı olurum’ (mu) demek istedi?

Neval Kavcar
Mit Tırları görüntülerini Can Dündar’a verdiği için hapis cezası aldı. Dündar kaçtı, o içeri girdi. Berberoğlu “suçsuzum” dedi ama ortada devleti Dünya kamuoyu önünde suçlamaya dönük eylem var. Türkiye’yi kanlı bir terör örgütüne silah götürmekle suçluyor o video. Öyle takdim ediliyor.

Evet işin içinde FETÖ(CIA) olduğu aşikar. Evet, videoları çeken el FETÖ. De, o kaset, bilgi Berberoğlu’na nasıl geldi? Can Dündar da işin göbeğinde. Tüm bunlar, sorulan sorulmayan birçok soruyla konu önemli. CHP, Kılıçdaroğlu, Mit Tırları, Atatürk’ün vasiyeti, HDP’yi meclise sokma stratejisi, PKK açılımı mesajları gibi, aziz vatanın kuruluş destanıyla örtüşmeyecek işler peşinde imajı çiziyor Y-CHP.

Neyse efendim, Kemal Bey ve ekibi oturdu düşündü. Enis Berberoğlu ötmesin diye yürüyüş yapmanın yetmediğini görüp kendisinin 2. kez vekil olmasını sağladılar. Dokunulmaz olsun, salınsın ve sonra çaresine bakılır, düşüncesi öne çıktı. Nitekim olan da budur. 2. Kez Berberoğlu dokunulmazlık zırhında.

Fakat aldığı ceza TBMM’ye ulaştığında, vekilliği sona erecek. O zaman ne olacak?
***

HEYBEDEKİ DİĞER TURPLAR

Aynı şekilde Eren Erdem niye vekil yapılmadı derseniz demek ki onu ciddiye almamış Kemal Bey. Ötse de, sussa da fark etmeyecek. Demek ki turpun büyüğü Berberoğlu. Çıkar çıkmaz görüşmeleri de bunun ifadesi. Evet vekil olduğu için bırakıldı açıklaması var ama acaba “itirafçılık” şüphesi de var mı?

Berberoğlu serbest bırakıldığında Kemal Bey telefon açıyor ve:” Gözün aydın, sesin iyi geliyor. Bu akşam evde görüşeceğiz” diyor. ??!!

Berberoğlu ise önceden mesajı verdi bile.“Bir kaç gün aileme, partime ve çevreme danışmak istiyorum. Daha sonra daha geniş açıklama yapacağım.

Ailesine, partisine, çevresine gibi üç anlamlı kelime? Ve “danışma?” Vekilliği sona erdiğinde tekrar cezaevine dönmemek için o danışma elbette.

Suçlama neydi? casusluk faaliyeti. Devlet sırrını ifşaa. Kendileri bunu gazetecilik” diye savunsa bir çok kişi birbirini gammazladı. Enis Berberoğlu’nu vekillik zırhı ile korumaları da zor bir müddet sonra. Vekilliği her an düşebilir. Her an tekrar cezaevine dönebilir. Ama her an her şey de olabilir.
***

EREN ERDEM, ENİS BERBEROĞLU, CAN DÜNDAR, BÜLENT TEZCAN…BU DENKLEM ENİNDE SONUNDA ÇÖZÜLÜR

Dört bilinmeyenli gibi görünse de, Eren Erdem, Mit Tırları tutanaklarını Bülent Tezcan’dan aldığını söyledi, o da verdiğini. Can Dündar zaten malum. Bir tek Enis Berberoğlu “suçsuzum” diyor.

Neyse efendim, bir buçuk yıl önce “suçlu olmadığı için kendisinden itirafçı çıkmayacağını” belirten Berberoğlu’nun daha çıktığı ilk anda “dakka bir, gol bir” denilecek “danışma meselesi” ile partisini uyardı.

“Mit Tırları davasında beni yaktınız. Bu işi kökünden çözmezseniz ben çözeceğim” mi demek istedi? Sürekli “olmayan suç” diyen Enis Berberoğlu “casusluk davasının göbeğinde” yargılanıp suçlu bulunmuştur. Ortada fiili durum vardır. “Olmayan suçtan kastı kendisinin işlemediğine mi atıftır yoksa hala bu işin basın faaliyeti olduğunu mu düşünmektedir?”

Gördüğünüz gibi bu pirinç çok fazla su kaldıracak. Ve düğüm yakında çözülecek. Öyle ya da böyle.

2015’de de dokunulmazlık zırhı için vekil yapıldı, 24 Haziran seçimlerinde de. Fakat o zırh her an kalkabilir. Enis Berberoğlu önündeki sürenin kısa olduğunun farkında. Bu süre zarfında içeri girmemek için bakalım ne yapacak?

Danışmalarının sonucu ne olacak?




18 Eylül 2018 Salı

Atatürk Nutuk’ta, Kürt Teali Cemiyetine ‘zararlı’ demişti

Neval Kavcar
Y-CHP, HDP’yi faydalı grubuna dahil etti. TESEV’cilik böyle bir şey işte. Söylüyoruz, CHP’liler tınmıyor bile. Atatürk, Sorosçuluk “medeniyet ufkunda doğan yeni bir güneş” demiş gibi Kemal Beyle yürüyorlar.

Muharrem İnce ise, 24 Haziranda aldığı %32 ile Cumhurbaşkanı seçilmiş gibi demeçler verip, Twitler atıyor. İş bankasındaki hisseler gidecek diye hepsini telaş aldı. “Atatürk”ün vasiyeti diyorlar. Atatürk sadece İş Bankasındaki hisselere sahip çıkın, bölücülerle iş birliğinde serbestsiniz demiş gibi bunlara.

“Muharrem İNCE- CHP’nin İş Bankası’ndaki yönetim hakkına el konulmasına, Mustafa Kemal Atatürk’ün vasiyetinin çiğnenmesine bir CHP’li olarak sonuna kadar mücadele ederek engel olacağım…”  

CHP “her şeyi biz biliriz, biz yaparsak mubah” anlayışını dillendirmeye devam ediyor. Nedir o öyle “iktidarı siz indirin, biz yargılayalım muhabbeti.” Bu efendi birde Ergenekon mağduru. Mağdur bey, PKK partisi ile işbirliği olabilir, demişti. Küçük dilimi yutayazdım.

Dursun Çiçek Habertürk’e bağlandığında, mesele nedir onu açıklayacak yerde, Nagihan Alçı’ya bulaşmaya tercih etti ki, zaten sözlerinin savunulacak yanı yoktu. Demek çapı N. Alçı kadarmış.
***

SEÇİMLER TEFERRUATTIR, BEKA ÖNEMLİDİR

Akil kadın Nihal Bengisu Karaca bu millet nasılsa balık hafızalı tarzı yazılarına devam ediyor. Zaman gelir geçer, geçmiş Zamanı kimse deşmez sanıyor her halde.

Demiş ki: Cumhur ittifakında devletin bekası öne çıkıyordu. Yerelde böyle bir şeye gerek yok. AKP ve MHP olarak yerelde kafanıza göre takılın.

Eskiden akıllı uslu bir şeyler söylediğini sandırırdı. Şimdi o sandırmaya dahi gerek duymuyor. Devletin bekası denilen şey Bengisu Hanıma göre seçimlerle alakalı bir durum. Genel seçimde beka olabilir, yerel seçimde beka önemsiz.(1)

Bir de MHP liderine karşı iktidarı doldurmaya çalışmış. Devlet Bey, bazı illerin belediye başkanlarını açıklayıp, AKP’yi zorda bıraktı demiş. Her iki liderin, yedi düvele karşı nasıl kilitlendiğinin, farkında değil diyeceğim, farkında.

Yerel seçimde kan kaybetmiş bir iktidarı erken genel seçime zorlamazlar mı? Hele ki bölgede yedi düvele engel çıkaran bir Türkiye modeli büyüyorsa.
***

HAVA LİMANINDAKİ İSYAN BUZ GİBİ YENİ GEZİ KALKIŞMASIYDI

3. hava limanı isyanı da tam o sebeple patlak verdi. Herkes, Fatih Altaylı’ya hücum etti, o da geri adım atayım mı yerimde sabit durayım mı tarzı yenisini kaleme aldı. Tamamen haklıydı bu konuda. Devasa bir alanda, 37 bin çalışan var. Yaklaşık 5 yıl içinde iş kazaları dahil 27 kişi hayatını kaybetmiş, provokatörler 650 diyor. Güney Doğu Anadolu’da köpürtülen faili meçhullere döndü iş.

İş kazasına “iç cinayeti” diyerek nabzı yükseltenleri sinirlendiren şey bir saat geciken servis araçları. İşine giderken ıslanmayan var mı? Önümüze bedava yemek, servis de konulmadı. Bizim İyi Sen-imiz yoktu ki, yolda geçen vakti mesaiye ekleyin desin.   

Hangi meslek grubunda çalışırsa çalışsın, insan onuruna yakışan şekilde çalışmalı kabul de 3. Hava Limanındaki isyanın sebebinin, çalışma şartları olduğuna inanmak zor.


Kaynak: (1)- Habertürk Yazarı, N. Bengisu Karaca’nın “Yerel seçimde dolaylı ittifak: İyi bir fikir değil” başlıklı yazısı.

FETÖ medyasında boy vermiş, tetikçisi, İslamcısı, liberali, solcusu birçok adın halen el üstünde tutulmasını hayra mı, şerre mi yoralım?




17 Eylül 2018 Pazartesi

CHP hem %28’in mirasçısı değil, hem de yasaya göre suç işliyor

Neval Kavcar
Atatürk vasiyet etmiş, CHP’nin %28 hissesi varmış, CHP oradan zerre para almıyormuş, kar payı falan filan yere gidiyormuş hiçbir önemi yok.

Bankalar ticari kuruluşlardır, Kar amacı güderler. Adı üzerinde Türkiye İş Bankası Anonim Şirketi. Her türlü ekonomik faaliyette bulunabilir. CHP kâr almayabilir ama İş bankası ticari faaliyetlerini, %28 hissenin yönetimi için bankada görevli olanlar belirleyebilir.

Atatürk %28’lik dilimden gelen kârın nereye verilmesini istedi ise oraya verilir bunda problem yokken, CHP niye diretiyor? Niye böyle söylüyorum? 1999 Yılında Siyasi partiler kanununda bazı değişiklikler yapılmış. Kabul tarihi 12.8.1999. Başbakan’da Ecevit. 4445 Sayılı Kanun.

“Madde 2. — Bu Kanun, siyasî partilerin kurulmaları, teşkilatlanmaları, faaliyetleri, görev, yetki ve sorumlulukları, mal edinimleri ile gelir ve giderleri, denetlenmeleri, kapanma ve kapatılmalarıyla ilgili hükümleri kapsar” diyor.

Bu kanunun “Madde 8. - Siyasî partiler ticarî faaliyette bulunamazlar, kredi veya borç alamazlar.” (1) diyor. 2820 Sayılı Siyasi partiler kanunun 2. Maddesi de buna işaret etmektedir. (2)

Kılıçdaroğlu diyor ki “CHP İş bankasının ortağı değil, Atatürk’ün hisselerinin temsilcisi.” Hesap uzmanına gelin.

Ne alakası var? Kanun ne diyor, Kılıçdaroğlu ne söylüyor? Aslında anlıyorlar, işlerine gelmiyor. Sanki Atatürklün vasiyet ettiği %28’lik hissenin gelirini orada CHP’li, yöneticiler olmasa yerine ulaşmayacak.

Kaldı ki, Bu CHP, O CHP değil. 15 Eylül 1981’de kapandı CHP. 9 Yıl CHP falan yoktu. CHP kapatılınca, “Halkçı Parti (HP), Sosyal Demokrasi Partisi (SODEP) ve Demokratik Sol Parti (DSP)... HP ve SODEP, 1985 yılında birleşerek SHP adını aldı” gibi değişimler yaşandı.

1995’de, CHP-SHP, CHP adında birleşti. “Biz Atatürk’ün CHP’siyiz” diyorlar, hangi hakla? Yiye yiye bitiremediler Atatürk’ün mirasını. CHP’yi 9 Eylülde kurmalar falan, yeni düştü jetonum. İş bankasındaki %28’lik hisseyi yönetebilmek için diyorlar “Atatürk’ün CHP’siyiz” diye. Oldu canım.

Bal demekle ağız tatlanmaz.  
***

BU CHP’YE HANGİ HAKLA %28’İN YÖNETİMİ VERİLDİ?

Valla başka birisi de kursun “hakiki öz CHP” diye “biz de Atatürk’ün partisiyiz” desin. Bu ne vıcık vıcık ilişkiler böyle? Sonra kalkıp devlet yönetiminden, adaletten bahsediyorlar. “Bir kere CHP olarak siz hangi hakla o hisselerin yönetimindesiniz ve bu hakkı onlara kim hangi hakla vermiş? Sonra ülke neden böyle diyoruz. A’dan Z’ye laçkalık hakimde ondan böyleyiz.

Siyasi hayatımızda CHP ilk ve tek partidir. Atatürk onu örnek teşkil etmesi için kurmuştur. Türk Milleti gidip, altı Oka mühür basmıştır. Atatürk’ün kurduğu CHP kapatıldıktan sonra kurulan tüm partilerinde o %28’i yönetme hakkı vardır.

Hepsinin atası CHP’dir. “Ölüm hak, miras helal.” O %28’i yönetmeye, AKP’nin de, MHP’nin de hakkı var. Saçmaladığımın farkındayım da, Y-CHP’liler kadar değil. :) 

Siyasi partiler kanununa göre, o hakları yönetmek ticari faaliyete gireceğinden Atatürk’ün vasiyetine otomatikman devredilmesi, devretmiyorlarsa el konulması gerekir.. Birisi hesap uzmanına, İş bankası yönetiminde CHP adına bulunmanın ticari faaliyet ve yasak olduğunu anlatsın.

“Atatürk” CHP’nin sihirli kelimesi anladık da yasa değişmiş. Yapacak bir şey yok. CHP bu kanunsuzlukta niye diretiyor?

Hem o %28’lik hisseyi neye binaen yönetiyor CHP? Atatürk, Kılıçdaroğlu’na el mi vermiş, ne olmuş?

Diğeri değişen yasaya göre devlet, Yargıtay bu kanunsuzluğa nasıl müsaade ediyor, 1999’dan beri nasıl etti?

Not: Siyasi partilerin dahil olduğu miras hukuku var mıdır? Bunu S. Kanadoğlu ya da bir başkası açıklayıversin bakalım.





16 Eylül 2018 Pazar

İdlib, Menbiç anladık da, Kobani gibi kantonlar ne olacak?

Neval Kavcar
Tüm kavga Türkiye’nin dibinde kopuyor. Ufacık aldırmasan, tepemize binecekler.

Başından beridir dediğim aynı. Bizim için, Rusya, ABD, Çin fark etmez. Ülkeler arasında dostluk değil, menfaat işbirliği vardır. Şimdi gelelim, Suriye sınırına. Evet, ABD’nin kontrolünde Suriye’ye yerleştirilen terör nüvelerine DEAŞ’i bitiriyor kumpasına rağmen göz yumulmamalıydı. Evet, yedi düvelin başımıza ördüğü çorabı çıkarıp atmak için 15 Temmuz gecesini beklememeliydik. Evet evet evet de oralara da son birkaç senede gelinmedi. Irak’ın işgali, çekiç güç, bölgesel yönetim derken iş çığırından çıktı.

Gelinen noktada, ülkenin bütünlüğünü hedef alan tüm saldırılar berhava ediliyor. İki harekât yapılarak, PKKistan’ın Akdeniz’e açılması, Hatay’ı işgali önlendi. Bela hemen bitmedi elbette. Rusya’da hatırlarsanız, Esad ailesi ile birlikte Öcalan’ı Suriye’de konuşlandırmıştı.

Buralar teferruat, gelelim sınırımıza. Afrin’in hemen yanı başında İdlib var, az öncesin de Tel Rıfat var, Münbiç var.. Rusya ile buralar görüşülecek. Rusya bir hat açılsın, çıksınlar diyor. Nereye gidecekler? Teröristler iç kısma değil direk Akdeniz’den salınmalı. Ve bize kimsenin kumpas kuramayacağı da muhataplarına hatırlatılmalı.
***

TÜRKİYE SINIRI, PKK’DAN ARINDIRILMADAN BU İŞ BİTMEZ

Sözde Kürdistan’ın denizle bağı kesilmeye çalışıyor kabul de, daha ilk başta PKK ve türevlerinin konuşlandırıldığı Ayn el Arab(Kobani), Haseke vs gibi sınır boyumuzdakiler ne olacak? Bildiğimiz PKK’nın elinde oralar. Aman bizi görmesinler der gibi sessizler.

Rusya, İran’la ya da başka kimle anlaşma sağlanacaksa o bölgelerde, içine alınmalı.

Farkında iseniz sınır boyumuza boncuk gibi dizilmiş hainler güruhu, kurulan yeni kandillerle güvenliğimizi tehdit ediyorlar. Dağıldı denilen, Irak bölgesel yönetimine yapışmış gibi duran toprak parçasından bahsediyorum. Şu vakte kadar Rusya’da göz yumdu bu duruma.

Donanmasının bağlı olduğu Lazkiye’ye yaklaşınca tehdit olarak algıladı. Sözde devlet kurulsun, gerekirse Türkiye’yi parçalasın ama Lazkiye’ye yanaşmasın. Oldu canım.

Suriye’de demokratik yapı oluşsun ama bize tehdit içeren unsurlar da ortadan kalksın. Yoksa Suriye’yi Esad değil Mesad yönetsin bize ne?

Hayret bir şey, yeminle Türkiye’de bunların gözleri. ABD’nin de, Rusya’nın da, ezeli düşman Çin’in de. İran bir tane PJAK’lının soluğunu kesiyor, aynı anda sallandırıyor. Rusya deseniz burnundan kıl aldırmıyor.

“Demokratik Türkiye” hikâyesi ile başımıza çorap örülmesine daha ne kadar müsaade edeceğiz bilmem ki?
***

KOBANİLER VS LER

Onca stratejist, devlet adamı var kardeşim, bir tanesi de çıkıp sınırımızın yarısı temizleniyor ama ötesi ne olacak demiyor. Suriye’de korsan devlet kurulsun diye, dövizle saldırıyorlar, harcamadığımız dolara borçlanıyoruz.

Ardından yedi düvelin kuyruğu içerden yükleniyor. O diyor bu diyor, 3. Havalimanını bit basmış diyor. Sınırımızda ki yapı ne olacak demiyor?

Yok, diyorlar. Dedikleri de şu, Suriye’nin bu hale gelmesinde iktidar partisi suçlu. Eee, ne yapalım, verelim gitsin mi, Doğu-Güney Doğu Anadolu’yu ey dolma akıllılar?

Verecek olsaydık, 15 Temmuzda ki işgal girişimini desteklerdik. Sürekli “kontrollü darbe” der dururduk. “Mehmetçiğin yıkanacak sabunu yok, derdik. “Aman bize ne Afrin’den” derdik. Demedik, demeyeceğiz. Ülke bizim.


15 Eylül 2018 Cumartesi

Hak arayışı değil, sabotaj bu yapılan

Neval Kavcar
3. hava limanında çalışan işçiler ayaklanmış. Acaba dedim, ücret problemi mi var? Oluyor, duyuyoruz. Ev geçindiriyorlar, emeklerinin karşılığını alamazlarsa patlama olur. “Yok, o değilmiş.”

“Yemek, barınma ve çalışma şartları”ndan şikâyetçilermiş. Uzun süredir orada çalışanlar var aralarında. Geçen yıl da aynı şartlara sesini çıkarmayıp, açılışa bir ay kala isyan etmelerinin altında iyi niyet aramıyorum. “Ne güzel Dünyanın sayılı havalimanlarından biri yapılıyor” demek yerine “adı şu olsun bu olsun tartışması” başlatıldı. Sürekli bir kusur arama. Millet yararına atılan adıma karşı çıkmaya muhalefet denmez kanımca.

Yıl 1976’ydı sanırım. İzmir Buca’dayım. Okul, ful komünistlerin elinde. Ben dâhil birkaç kişi kel aynak gibiyiz. “Faşist olmanız için ne kadar ödeniyor?” muhabbeti yapıyorlar. Neyse efendim, çeşitli fraksiyonlardan solcular bir araya toplanıp boykot kararı aldılar.

“Sınıf perdeleri zamanında yıkanmıyor, camlar silinmiyor…” gibi sebeplerle üç gün boykot yapıldı. Dümbelek çalıp ’sabah oldu hep uyandık, siperlere dayandık’ eşliğinde göbek attılar.

Yeni havalimanında, açılışa ramak kala yapılan bu isyanımsı görüntü bana “kirli cam boykotunu” hatırlattı. İYİ-Sen denilen, inşaat işçileri sendikası yetkilileri yüzüp kuyruğa getirdikten sonra bu isyanı niye başlattı? Ne zaman kurulmuş bu sendika? 25 Eylül 2017’de. 20 Kasım 2017’de de sendika binalarının açılışını yapmışlar. Hiç ilgisi yoktur ama ad ve kuruluş olarak İyi Partiyle pişti olmuşlar. Bunlarda NATO sendikası çıkar mı, çıkar. (Şaka benimkisi canım.)

Serviste geçen sürenin mesai saati sayılmasını da istemişler!!

Sendikanın adı İyi ama niyet hiç iyi durmuyor.
Bu İyi-Sen’li kardeşler yaptıklarına “3. Havalimanı direnişi” diyerek neyi amaçlıyor? “Kötü şartları protesto etmek” ayrı, devletin zorda olduğu dönemde Gezivari “direniş” görüntüsü apayrı.

Neyse efendim, kimdir bu İYİ-Sen yönetimi merak ediyorum açıkçası.
29 Ekim 2018’de sayılı günler kala, çalışma şartları sebebiyle niye kazan deviriyorlar? HDP’liler olay yerinde, muhtemel provokasyon için.

Yeni havalimanı 29 Ekime yetişmesin diye çalışan işçilerin ayaklandırıldığı anlaşılıyor. Buna sabotaj denir.
***

MİLLET BU ZİHNİYETE GÜVENMİYOR

Gerçi güvenilecek halleri de yok ama. CHP, İyi Parti muhalefet yapıyoruz diye, insana saçını başını yolduruyor. Nurcular yedikleri haltı temizleme telaşında. Yok “bize böcek kondu, yok biz kimseye düşman değiliz” diye her gün yeni bir şey yumurtluyorlar. Ülkenin bölünmez bütünlüğüne, şu zor zamanda HDP’yi meclise sokarak omuz veren Nurcular “Kimseye düşman değiliz” diyor. “Millete düşmanlar, yetmez mi?”

Aynısı, CHP, İP, Türk Ocaklılar, Süleymancılar, SP ve diğer ıvır zıvır içinde geçerli. Denizin içinde güneşe bakıp “yüzünü güneşe dön” Türkiye diyen İP il başkanları ile fason parti görüntüsündekiler, son demlerini yaşıyor.

“Suriye’deki Türk askeri yıkanamıyor, Afrin’e girilmesin” gibi yedi düvelin suflesini bize üfleyip durdular biliyorsunuz. Muhalefet, eleştiri doğru zeminde yapılırsa anlamlıdır.

15 Temmuz darbe girişimini geçirmiş, partilere ABD tasallutunun had safhada olduğu ortamda, milletin istiklaline sahip çıkmak, devleti bütün tutmak gibi düşüncelerle tesis edilen “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini”, aylarca “tek adamlık” diye eleştirdiler.

Sonra ne oldu? 24 Haziran seçiminde “tek adam” olabilmek için her biri aday oldu. Samimi olsalardı, parti olarak meclise girme mücadelesi verirlerdi. Akşener havasını aldı, İnce %32 aldım diye, CHP’nin başına geçmeye çalışıyor.

Yeni sistem, dengeyi beraberinde getirdi, art niyetlileri de ortaya çıkardı. Vatanın birliği için AKP-MHP bir araya geldi, HDP ile örtülü ittifaklarıyla CHP-İP ve SP açığa çıktı. Sistem turnusol kâğıdı gibi. Gerçek yüzleri ortaya çıkardı.

Kimse dönüp, 16 Temmuz öncesinin örneklerini vermesin. O yapılanlar hataydı, hep söyledik. Şimdi aynı yoldan niye geçiliyor kardeşim?


13 Eylül 2018 Perşembe

Dolar saltanatının sonu

                     

Neval Kavcar
Ekonomi ile iç içe geçmiş dolar için, akşamdan sabaha hemen gerçekleşmeyecek de olsa önemli bir karar. ABD’nin ekonomik alanda da liderliğini kaybettiğinin resmi. Sırada ortak dil İngilizcenin kalkması var bakalım o ne zaman başarılacak?

Rusya’da düzenlenen Doğu Ekonomik formunda Moskova ve Pekin’in yerel para birimi ile ilk alışverişini 2019 Ocağında yapılacağı duyuruldu. Dolara vurulan bu darbenin Dünya genelinde yayılması kaçınılmaz.

Washington- Londra-Telaviv hattının siyaseten dize getiremediği ülkeleri ekonomiyle vurma stratejilerinin geride kalması, onları daha saldırganlaştıracaktır. O saldırganlığı da, Suriye’de ve belki de sıfır km başka bir noktada daha göreceğiz. Türk Lirasına, ekonomiyi çökertmek için şeytana pabucunu ters giydirecek, kim bilir ne planlar var ellerinde?

Hepsi geçecek, biraz sabır. Sürekli tahakküm altında yaşamaktan ve kurun oynaklığı ile harcamadığımız parayı borçlanmaktansa bırakırız dolarla ticareti, biz sağ, Dünya selamet.

Türkiye’nin de son dönemde giderek artan şekilde dolardan kurtulma, yerel para ile ticaret yapma talebi karşılık bulacak. İşte dün Cumhurbaşkanı imzaladı.

Menkul ve gayrimenkul alım satım ile kiralama sözleşmelerinde döviz üzerinden belirlenmiş bedellerin 30 gün içinde Türk lirasına dönüştürülmesiyle ilgili Cumhurbaşkanı kararı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.”  13 Eylül 2018

Yurdum insanı farkında değil henüz. Kısa vadede değilse bile orta vadede rahatlama sağlayacak bu adımlar. Kazancımızı yedi düvele yedirmenin sonu gelecek.

İlk adım bu, bir sonraki de tamamen TL üzerinden olacaktır ticaret. Yurt içinde döviz kullanma nedir? Yurdum çocuğuna İngilizce eğitim nedir? Dolar nasıl ticaretin metaı ise İngilizce de Dışişlerini, yurt dışı ile bağlantılı olanların öğrenmesi gereken dil. Millet niye öğrensin?

Neyse efendim; Rusya ve Çin’in hayatlarından doları çıkarma kararı yeni değil. Geçtiğimiz yıl ticaret hacimlerinin %9’unu Ruble üzerinden yapmışlardı zaten. Petrol ürünleri ticareti de Yuan üzerinden yapılmaya başlanacak. Öylesine önemli kararlar ki. Tüm bu yapılanlara ek İpek Yolu ticareti giderek ivme kazanacak. Çin Afganistan engelini, Himalayalara 450 km tünel yaparak aştı.

Velhasıl günümüzde, Afganistan, Ortadoğu savaşlarının perde arkasında ekonomik savaş var. Aslında asıl sebep de o. Dünya artık tek kutuplu değil. Siyasi, ekonomik, askeri hiçbir şekilde tek kutuplu değil.
Umarım “denge çağı” başlar.
***

İP’lİLER; KOMÜNİST RUSYA, UYGUR KATİLİ ÇİN, PROPAGANDASINA DEVAM..

Son bir aydır buna yoğunlaştılar. Bizleri, Uygur Türklerini baskılayan Çin ile geriletmeye çalışan bu muhteremler, geri kalan 6 düvelin başımıza ördüğü çoraplara hiç girmiyor. Daha iki ay önce aziz vatana göz koymuş PKK partisini meclise sokan bu zevat, Uygur Türkü diyor. La havle. Eninde sonunda gök bayrak hürriyetine kavuşacak. Bugün değilse yarın.

Ümit Özdağ, Mehmetçik İdlib’e girmiş, ekonomi çöküşte diyor. Felaket tellallığı hız kesmiyor. 1920’de yaşasaydı “millet perişan şimdi savaşılır mı?” derdi.

CHP, düştüğü yerde debelenirken genel başkanları üfürmeye devam ediyor.
Ve Münbiç. Madem ki kader birliği ediliyor, Münbiç’de çözüm Türkiye’ye dokunmadan çözülmeli. Birkaç gün önce sordum. Kantonlaşan Kobani gibi yerler ne durumda? Hiç haber yok. Oralar ne âlemde? Bilen birisi anlatsın.

İdlib düşünce, batının desteklediği muhalefetin önü kapanacak. İdlib dahil terör bitmeli sonra gözetim altında seçimler yapılarak, Suriye normale dönmeli.

Dolarla sıkışan ABD, umarım 3. Dünya Savaşının fitilini ateşlemez.

İdlibliler ise Türkiye’nin, İdlib’i Afrin gibi terörden arındırılmış güvenli bölge yapmasını istiyor. Bunca çakal arasında Allah yardımcımız olsun, ne diyeyim.

Dolardan sonra bakalım sırada başka ne var?