27 Nisan 2020 Pazartesi

Ankara Barosuna: Çocuk İstismarı, cinsel tercih midir?

                                                                                 
Neval Kavcar
Diyanet İşleri başkanı” İslam’da zina haramdır-İslam, Lutiliği eşcinselliği yasaklamıştır- Sapkınlar nesli ifsat eder- Sapkınlıklar hastalıkları yayar” deyince Ankara barosu açıklama yaptı. “Diyanet işleri başkanının çocuk tacizlerine sessiz, LGBTQ söylemine rağmen görevde kaldığı” için şahsı ve ona hak verenleri kınadı-lar. Onlara CHP sözcüsü Faik Öztrak’ta katıldı. Kuran ayetine “nefret dili” dedi. Diyanet ilk kez bu kadar erken etken olup, Ankara barosu hakkında suç duyurusunda bulundu.

BARO'nun çocuk tacizinden bahsettiği konu, ne Kuran’ın ne de toplumun asla tasvip etmeyeceği mevzular. Eşcinsellik suç ise LGBT hakkını nasıl savunuyorlar? Yurtlarda olunca badeleme, LGBT yapınca “insan hakkına mı giriyor?“Hiçbir şey yapılmıyor” diye bir çok adli olayları da kışkırtan bu zihniyet. Hukuk delille işler. Diyanetin vermediği fetvaları da vermiş gibi gösteren sosyal medya kaynaklarına itibar eden yine bu zihniyet.

LGBT’lilerin “Cinsel tercihler tartışılamaz” deyip, yaptıkları yürüyüşlerde kendi prototipleri haline dönüştürdükleri o yavrucaklar ne olacak? Cinsel obje olarak giydirilen 2 yaşındaki çocuk nasıl doğuştan homoseksüel oluyor? Asıl çocuk istismarcıları LGBT’liler değil mi?

Ankara barosuna ve CHP’ye mi kaldı HIV’in taşıyıcılarını, aile ve toplumu dinamitleyen sapkınlıkları korumak? (1)

İslam’a inanmayabilirler. İnanmasınlar ama samimi olsunlar. Şu saatten sonra başta Ankara barosu destekçilerine ve ayete “nefret dili” diyen Öztrak’la birlikte tüm İslam karşıtlarına “samimi olun” diyorum. Notere mı imza verecekler, ailelerine vasiyet mi edecekler yolunu bulsunlar, “öldüğümde beni camiye götürmeyin, direk çukura itiverin” desinler. Ömür boyu İslam düşmanlığı yaptıktan sonra, millete bir de cenaze namazı yüklemesinler.

Not: 1- Koronavirüs le cebelleşirken, ülkem solu neyin derdinde.
         2- Baro, TTB, Mühendis odaları gibi meslektaşlarına tepeden bakan miyadını doldurmuş oluşumlar bitmeli. Bir doktor yıllarca okumuş, hatta akademik tahsil yapmış, TTB ona hesap sorabiliyor. Oda değil polit büro. Demokrasiye gel..


Virüs Bitmeden Normalleşme olmaz

Neval Kavcar
Ekonomi çözülmek üzere, insanlığı açlık beklediği içindir ki devletler normalleşme tarihi vermek zorunluluğunda. İlaç ve aşısı yokken, “normalleşme” mümkün değil

83 milyon Türkiye nüfusunda, 100 küsur bin pozitif vaka var. Pembe gözlük vakti değil. Toplum hazırlanmalı. Wuhan’da virüslü son vaka taburcu oldu, hiç inanılır değil. Çin’de başlayıp, Çin’in diğer eyaletlerine sıçramaması bir yana nasıl sıfırlandı? Dünya’yı Çin’in liderliğine ısındırma turu için mi virüse kurban veriliyoruz? Gecikmeden Çin’den Virüs’ün aşısı alınmalıdır.

Şu saatten sonra normalleşmeyi değil de,  problemi çözmek için ne yapılmalı o planlanmalı. 10 Marttan beri hep aynı şeyleri tartışıp durmanın yararı yok. Kovid19 ya da Kovidx yeni gerçeğimiz ve öncelikle yasak olduğu halde biyolojik silah üreten ülkeler deşifre edilerek, cezalandırılmalı. Dünya Sağlık Örgütü lağvedilip, yeniden yapılandırılmalı. 

26 Nisan 2020 tarihli Sağlık Bakanlığı verilerine göre:
Toplam vaka sayısı: 110.130
Toplam vefat sayısı:    2.805
Toplam Yoğun bakım
Hasta sayısı        :      2.659 (Yoğun bakım)
Toplam İyileşen Sy:  29.140

110.130 – (29.140 + 2.805)= 78.105 pozitif vakamız var. 
Eski hayata ısınma turlarını değil ekonomiyi dizayn ederek ayakta nasıl kalacağımızı konuşmalıyız


25 Nisan 2020 Cumartesi

E. Ovalı üzerinden KHK’lılar kaşınıyor

                                                                                 
Neval Kavcar
Ovalı gerçekten Tıp tahsili almış mı?
Virüs ortaya çıktığında “ilacı bulduk” dedi. Yıllardır piyasada olan ilacı söylüyormuş. Her aşamasında kullanılan birçok ilaçtan birisi. Ve hiç biri birincil ilaç değil.

Mevzu devleti zorda bırakmak olunca bazı medya grupları, E. Ovalı’yı her programa monte ediyorlar. Köpürtüyorlar. 

Bu efendi “Acıbadem Labcell Hücre Laboratuvarı’nda ekibiyle birlikte mart ayının ortasından beri sürdürdüğü çalışmalarda geldikleri aşamayı duyurmuş.” Bir cümle içinde sayısız reklam. İlk vakanın görülmesinden beş gün sonra “Türkiye başarılı insanları görevden bir kararname ile uzaklaştırdı” propagandasının baş aktörü kendisi.

Resim üzerinde virüsü öldürdüklerini falan da açıkladı. (Acaba el dezenfektanı mı?) Türkiye Sağlık Enstitüsü başkanlığına başvurmuşlar. “Kesin” demiyor zaten. “Yanılabilirim o yüzden diyorum ki test edelim.” 

Şu an Türkiye’de laboratuvarlarda çalışma sürdüren sayısız ekip var. Hiçbiri tvlere çıkıp ‘bulduk’ reklamı yapmıyor. Tıbbın Sülün Osman’ı olmasına, Sağlık bakanlığı izin vermemeli.

Koronavirüs hakkında net bir bilgi yokken, girilen kör dövüşünde ümitlerimizle oynanmasın. Kesinleşmemiş “ilaç-aşı” hakkında “yanılabilirimli” laflar duymak istemiyoruz.


22 Nisan 2020 Çarşamba

Kovid’e yeni müttefik, HIV(Aids) mi? Ve Pelin Otu

                                                               Yeni Çin Bayrağı     
Neval Kavcar
Çin ve Dünya Sağlık örgütü, Koronavirüs’le savaşan ülkelere karşı adeta el ele. Devletler virüsü tanımlama aşamasındayken, Çin diyor ki “virüs mutasyona uğradı, kırk tür haline geldi.” Adeta “boşuna ilaç, aşı için uğraşmayın işe yaramaz” diyorlar. Peki nerden biliyorlar, mutasyona uğradığını, bilmem kaç tür olduğunu?

Çin’de başladığı halde en çok canı AB’de alan virüs, Çin’i neden teğet geçti? Var mı izahı? Wuhan dışına çıkmayan kovid, nasıl olup da başka devletlerde jet hızı ile dağılıyor? Çin’in hepsine cevabı var. Virüs “Avrupa’da mutasyona uğradığından çok can almış.” Avrupa adına açıklama yapıyorlar. Sanki Kovid onlara ne yaptığını anlatıyor.

Çin’e destek, DSÖ başkanı Bay Tedros’tan geliyor. “Laboratuvarda üretilmedi, Hayvan pazarından yayıldı ihtimalen” diyor. Dünde de: “Daha en kötüsünü görmedik” dedi. En kötüsü Hiv(Aids)-li Kovid mi?

 “Ekonomilerinizi kapatın, iflas edin” der gibiydi. Virüs çok can alıyor, normal hayata dönülmesinin tehlikesini görüyorum. Lakin en başta, yılışık virüs için “maskeye gerek yok” diyen de Tedros’tu. Yani? Bundan sonra DSÖ’nün ruhuna el Fatiha. Ana cephaneliği ilaç tekellerinden gelen, kendisini de o göreve Rothschıld ailesinin getirdiğini düşünürsek, DSÖ’nün sıfırdan yapılandırılması şarttır.

Dünyayı eve kapatan görünmez katilin yapısında insan DNA’sına düşman 9 protoin olduğunu ABD’li bilim adamı açıkladı. Vücut sayısız düşmanla aynı anda savaşamıyormuş.. Yine Fransız bilim adamı “Virüs Çin’de üretildi” açıklaması yaptı. Üzerinde Hıv parçacıklarına rastlanılmış. O daha insaflı “acaba HIV’e karşı aşı mı üretiyorlardı?” diyor. 10. Protin Hıv mi olacak acaba? Daha kötüsü Hıv20 olmaz inş.

Bugün pelin otuna başlayacağım.. Adını bilerek veriyorum. Bir yakınım, sarılık geçirmişti. Kısa sürede iyileşmişti pelin ile. Sarılığı yapan organizma da bir virüs. Şu an için ne aşısı, ne de bilinen tedavisi yok zaten. Tedbirle eş zamanlı kullanmakta fayda var.

17 Nisan 2020 Cuma

Ü. Özdağ vebali 'o dört gazeteye' yıkıyor

                                                                         
Neval Kavcar
Savcılık Ümit Özdağ hakkında, MİT kanununa muhalefetten fezleke hazırladı. Var olan kanuna muhalefet etmenin FETÖ kumpası Ergenekonla ilgisini kurmuş avukatı. Nasıl bir bağ anlayamadım?

Libya'da eğitim amaçlı bulunuyoruz diyen devlete rağmen, şehit (hatta resmen şehit bile değil) MİT mensuplarının kimliklerini açıklamak "orada bir işler karıştırılıyor" diye Türkiye’yi Dünyaya şikayettir. Mit tırları davasından farkı yoktur.

Neyse efendim, avukat bey demiş ki "İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ, 26 Şubat'ta TBMM'de evvelce 4 ayrı gazetede çıkan haber üzerine Libya'da şehit olan iki MİT mensubuna Allah'tan rahmet diledi". Yani ‘ne yapacaksanız o dört gazeteye yapın, Ümit beye dokunmayın’ diyor. Var mı başka anlamı?

Daha önce yazıldı demek "suç olduğunu biliyordum ama mademki kamuoyuna düştü, bana bir şey olmaz diye düşündüm" anlamı taşır. 

Başka ne demiş avukat bey? "Ümit Bey, Libya'da ne işimiz var?" dedi diyor. Son söylediği daha vahim. "Öncelikle şehadetle görev ve Medeni Kanun md.28 uyarınca kişilik sona erer. Dahası şehitlerimizin isimleri evvelce gazetelerde yayınlanmıştır. Onlara Allah'tan rahmet dilenmesi elbette suç değildir" demiş. Burada mevzu MİT'in Libya'da ne aradığından hareketle ailesinin, arkadaşlarının can güvenliğinin tehlikede oluşudur aynı zamanda. Hepsini geçtik kanun var, daha neyin hesabı yapılıyor?

Kozmik Oda’da kurulan FETÖ kumpası hatalı ise(ki hainliktir) aynısını niye Ümit Özdağ yapıyor? "Bilmem kaç yıl önce vefat etmiş Mitçiler yazılınca suç olmuyor da, bu mu suç" gibi mantıksız savunma olmaz. (O yazanları da topun ağzına koyuyor.) Halen görevli Mitçiyi duyurmakla diğerleri aynı değildir. 

Ha mademki bu işi yaptı, arkasında durmalı. Odatv-x başlık atmış. “Hedefte İyi Parti mi?” var demiş. Hükumet MİT kanununa muhalefet et, biz de bir vesile İP’in defterini dürelim mi, demiş?” Yenmiş bir halt, konuşarak daha da batmanın alemi yok.

Not: Hangisi bu dört gazete?
Kaynak: https://www.hurriyet.com.tr/gundem/dokunulmazlik-fezlekesindeki-onemli-detay-41497005


13 Nisan 2020 Pazartesi

İki saatliğine Kovid 19’u unuttuk.. Soylu'nun istifası

                                                                         
Neval Kavcar
Hemen söyleyeyim. İstifa ve istifanın reddi arasındaki iki saatlik süreçte millet, koronavirüs gündeminden sıyrıldı. Tamamen unuttu. Türk Milleti için vatanın birliğinden daha önemli bir şey olmadığının da teyidi oldu o süre. 

O boşlukta uzaktan kumandalı muhalefet boş durmadı. “Haberli-ayarlı dedi, kellesinin alınması için zaten fırsat gözetiliyormuş dendi.” Hatta yardımcısının adı bakan olarak bazı kesimlerce açıklanarak, belki bu vesile ile o da yenmek istendi. İstifa millet tarafından kabul görmedi. Cumhurbaşkanı da en doğrusunu yaptı.

İstifaya en çok PKK’lılar, FETÖ’cüler, Türkiye Cumhuriyeti devletinin dik duruşunu kabullenemeyen yedi düvel ve ne yazık ki bir de Meral Akşener sevindi. Genel seçimlerde kendi partisinin genel başkanlığından düşürülmüş birisi olarak, acaba Soylu’ya gösterilen teveccühü kıskanmış mıdır? Cevabım: Evet.

Devlet Depremlerle, savaşlarla, terörle ve sessiz katil Kovid19’la imtihanda iken milletin yanında olmak yerine “ama” larla siyaset yapacağını zannedenler, yeniden milli iradenin göğsüne çarptı dün gece. Altı yaş gurubundaki çocuklarımız kadar düşünemeyen, kozmopolit düşünce ile yedi düvele ‘gel gel yapan’dan hayır beklemiyor millet.

Her şey oldu bitti ama şeytan tabii ki mesaisine devam ediyor. Kaçak FETÖ’cü “Erdoğan Soylu’yu, MHP’nin başına geçirecek” diye twit atmış. MHP lideri Bahçeli Geçtiğimiz eylül de rahatsızlandığında, yamyamlar Soylu’nun değil, başkasının adını vermişti. Tabii bu işler MHP’de öyle işlemez. Akşener, MHP’ye montelenmek istendi. Maddi tüm şartlar hazırdı, oldu mu? 

Özetle: Vatan millet sevdalıları; egoluyu, menfaat hırslarını, kriptoları ya da devlet için çalışanları ayırt edecek ferasettedir. 

Virüs belası bittiğinde, ‘tek Dünya’ devleti falan da gelmeyecek. Evet, yeni bir düzen kurulacak ama o düzen de Türkiye çok kuvvetli bir pozisyonda olacak.


1 Nisan 2020 Çarşamba

Belediye başkanı değil, Derebeyi bunlar

                                                         Las Vegas  1 Nisan 2020
Neval Kavcar
Can boğazda iken, bazı belediye başkanlarının başlattığı, Akşener’in desteklediği sözde yardım kampanyasının nihai hedefi kaostur. Niçin? Kanunen yasak bir eylemi şirretlikle “biz yaparız” dedikleri için. 

Yetki valiliklerde olduğu halde, “istediğimizi yaparız” anlayışı, İSYANDIR. Gezi olaylarını devlet çarkı içine sokmak, çarkı durdurmaktır. Bir sonraki adım ne olacak? Dünya perişan olmuş, can boğaza dayanmışken devlet aygıtını karıştırmak, toplumu psikolojik olarak bölmek, hainliktir.

Ne savaş dinliyorlar, ne tabi afet, ne de sessiz katil covid19. Zihniyet problemli. Önce “sokağa çıkma yasağı” talep ettiler. Niye? Mevzu, salgınla mücadele olsa işe giden insanları balık istifinde taşımazlardı. Topyekun sokağa çıkma yasağı yerine, ne kadar süreceği belirsiz bu duruma alıştırma yapılıyor.. Herkes eve kapansın, emekli, devlet memuru da maaş alamasın mı diyor bunlar? Çark nasıl dönecek? Fabrika bacaları tütmesin, tarlalar ekilmesin mi? 

Salgının ne zaman biteceği belirsiz. Sokağa çıkma yasağı 3 ay sürse, çiftçi buğdayını ekemez, açlık, kıtlık başlar. Bu süreçte devlete tabi olmak şart. Yine gayeleri yardım olsa, muhtaç listesini valiliklere teslim ettiler de devlet yardım götürmedi mi? 65 yaş üstünde içki talep edenin evine içki götürdü devlet. Daha ne yapsın?

Milletin birlik kökünü kazımayı, devlet aygıtını yıpratmayı bırakıp acilen görevlerine dönmeliler. Yok dönmemekte direnirler, devlet de bunu sıradan siyaset olarak görürse, top tüfekle yıkılmayan aziz vatan nifakla perişan olur. Çok yazık.

Not: Bu vesile ile umarım ki “5216 Sayılı Büyükşehir yasası” gözden geçirilir. İlçe belediyeleri can çekişirken, Büyükşehir belediye başkanları derebeyleşti. Zararın neresinden dönülse kârdır.