28 Kasım 2018 Çarşamba

FETÖ’nün tırnakları törpüleniyor

                                             
Neval Kavcar
Son aylarda en tartışılan konu, FETÖ ile yeteri kadar mücadele ediliyor mu? Bu örgüt çöktü mü? Birçok sözde dost devlette çok etkin. Batı FETÖ’yü kullanmaya devam ediyor. Tabanın morali henüz bozulmadı. Bozulmuş olsaydı, 16 Nisanda ve 24 Haziranda kıl payı geçmezdi seçimler. En önemlisi, iktidar bu mücadeleden yoruldu. Andımız çıkışını o çerçevede okuyorum.

FETÖ ile irtibatlıları toplamakla bir yere varılamadı. Bu mücadelede en büyük darbeyi Doğan medyanın satılması ile yediler. 15 Temmuz 2016 gecesi kazanacaklarını zannederken kaybetmelerinin şokunu atlatıp, çabuk toparlandılar. Sadece FETÖ değil tüm haşereler.

Devlet içine yerleştirilen etkili elemanların hepsi deşifre edilemedi. FETÖ, medya, partiler ve devlet yönetimi ile o kadar iç içe geçti ki hakkında FETÖ’cü mü şüphesi olanlara “hayır FETÖ’cü olamaz” diye partiler kendileri sahip çıkıyor.

Fetömetre denilen ve sadece alt tabakayı ayıklayan algometre ile kriptoların bulunmasına imkan yok.

Kripto özel olarak yetiştirilmiş, güven kazanmış, bulunduğu yere mükemmel uyum sağlamış, çalışkan, üretken tipler. Bunların geçmiş izlerinde FETÖ ile direk bağ bulunmaz. Anca, bazı tavırlarından şüphelenirsiniz, güven verdikleri için konduramazsınız. Öyle de oluyor. Bunların geçmişi kar gibi beyazdır. Kimliklerini eş, dost, samimiyet hatta aile yapısı ile pekiştirirler. Hangi siyasete yanaşacaklarsa eşleri dahi o siyasete yakın olanlardır.

Yine meselâ, kamuoyunda FETÖ’cü tanınan birisi kalkar, aslında kolayca ulaşacağı bilgiyle kriptoya çamur sıvar. O da çıkar “iftira” der. Basit ama etkili. “Bak FETÖmsü birisi saldırdı. Demek ki bu FETÖ’cü değil” derler. Hal böyle iken FETÖ kök salmasında ne yapsın? Sadece hain değil, enayi de çok aziz vatanda.

Aslında böyle böyle, çok iz bırakmıştır kripto. Güven geldiği anda adım da atmıştır. İşler ters yüz olunca da “falan kişi beni yönlendirdi” demiştir. 15 Temmuz sonrası başka devletlere FETÖ’yü anlatmaya gitmek için gönüllü olanlara baksanız, içinden birkaç tanesi düşer kanımca.

Beyinleri öyle bir yıkanmış ki, onları ne eşleri, ne arkadaşları, ne de FETÖmetre çözemez. Gelmiş geçmiş en organize örgütten bahsediyoruz. İşte İngiltere, Akın İpek’i vermeyi reddetti. ABD, FETÖ’nün ele başını koruyup kolluyor. Avrupa’da çok etkinler. Arkalarında yedi düvel olan PKK ne kadar gerilediyse, FETÖ’de o kadar geriledi.

NATO ve batı ile yapılan tüm anlaşmalar gözden geçirilmeli FETÖ-PKK mücadelesinde. 1961 Anayasasında 65 madde, 1982 anayasasında da 90 maddenin son fıkrası ile düzenlenmiş Uluslararası antlaşmalar fıkrası da elden geçirilmeli. Tüm olup biteni, son 15 yıla yıkma kolaycılığı bırakılmalı. Sistem değişti yetmez, devlet elden geçirilmeli.

Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.”

Yeni sistemle, TBMM’nin ağırlığı kalktı diye bağıran zevat, zaten var mıymış?

Demek istediğim: Şu anda yapılan, FETÖ’nün tırnaklarını törpülemekten ibaret.

Not: 1- FETÖ hakkında muhtemelen 2010-2011 yılıydı yazmayı bıraktım. Sebebim de bu işin devletler arası mesele olduğunu görmemdi. Herkes dershanelerine, okullarına sürü gibi giderken, Türk Okulları diye ağlarken, o okullarda yedi düvele yarayacak çocukları eğittiklerini, ülkelerini de tarumara hazırlandıklarını görmüştüm. İnanılması için, 15 Temmuz gerekiyormuş. Peki inanıldı mı? Bilmiyorum.
2- Bazı adlara bakıp, bunlara FETÖ'cü mü diyorsunuz demesin kimse. FETÖ'cülük demek yedi düvelin projelerini aziz vatanda yerel olarak uygulamak demektir. Her kolaylaştırıcı FETÖ'cü değil ama projenin bir ayağıdır.



28 Kasım 2018



26 Kasım 2018 Pazartesi

Brunson’dan sonra sıra Osman Kavala’da

Neval Kavcar
Sorosçu diyeyim, Açık Toplum Vakfı mahkemeye başvurup fesihlerini isteyecek-miş. (26 Kasım 2018)

Dünyayı ağ gibi saran Sivil Toplum Kuruluşları vasıtasıyla, devletleri, milletleri çözüp, dağıtmakta etkin rol oynadılar. Kürt Açılımından, tek yanlı AB yanaşmacılığına, KKTC’de “Annan Planı” ile Türk devletin tasfiyesine kadar bir dizi anti milli adımlarına şahit olduk bunların. FETÖ’nün “Abant Platformları” mesela.

Ne furyaydı ama. Tarih Vakfı’nın Rockefeller’in fonlaması ile “Yerel Tarih Grupları” oluşturup aziz vatanın sahibinin batılı olduğunu ispatlamaya çalıştılar. TESEV’in marifetleri zaten belli. TEPAV (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin küreselleşmeci aparatı) Kürt açılımı için illerde toplantılar yapmış, Filistin’in ikiye yaran “Cenin projesini” başlatmıştı. Türkiye’yi hem proje merkezi hem de maşa olarak kullandı Soros ve tabi ABD.

Bu arada yaptıkları açıklama ile tüm faaliyetlerinin devlet gözetiminde olduğunu söylediler. Tehdit mi algılarsınız, masum olduklarını mı, size kalmış.

Açık Toplum Vakfı yöneticileri kimler? “Nafiz Can Paker, Mehmet Osman Kavala, İshak Alaton, Murat Sungar.”

Fesihlerini isteyecekler-miş. Mal varlığı da vakfa en yakın görülen bir başka vakfa verilecek, tüzükte öyle diyor. Bakalım kime devredilecek?

Bu haberin özeti Soros’un Açık Toplum Vakfı’nın, sözde Türkiye’den çekilmesi. Kavala’nın cezaevinden çıkması ile ilgili plân mıdır, muhtemel. “İşte vakfı da kapattı, geçmişi unutalım” gibi bir şey. Papazdan sonra sırada Kavala var.

Açık Toplum Vakfı “tüm faaliyetlerini devlet gözetiminde yaptıklarını” söylüyor. Elhak doğru. FETÖ’de öyleydi, HDP’nin tüm şımarıklıkları da. Aslında yeni devlet sisteminde at oynatacak mecralarının kalmadığının göstergesi bu çekilme. Keşke kıymetini iktidar da anlayabilse. Umurlarında mı acaba?

Açık Toplum Vakfı, TESEV, Chrest Vakfı, Cengiz Çandar ve elbette Soros’un el ele hazırladığı bir rapor kitap var mesela. Adı “Dağdan İniş- PKK nasıl silah bırakır? Kürt Sorunu’nun şiddetten arındırılması.

Raporun tamamını aşağıda vereceğim. Bakın neler var içinde: “PKK olgusunu “terörizm”, PKK’nin kendisini “terör örgütü” ve mensuplarını “terörist” olarak tanımlamak yerine, durumu bir “Kürt isyanı” olarak tanımlamak gerekmektedir.” (1)

1. İmralı’da Abdullah Öcalan’la sürdürülen diyalog, sorunu nihai olarak çözme amacına yönelik müzakereye dönüşmelidir;
 2. Söz konusu amaçla yürütülecek müzakereler, Abdullah Öcalan’ın geleceği üzerinde görüşmeyi de içermelidir;” (1)

Uzatmaya gerek yok. Bahsi geçen küreselleşmeci tüm STK, TESEV, TEPAV.. hatta Türk Ocakları genel merkezinin, kökü dışarıda cemaat-tarikatlar, akil adamlar, bazı partiler Türkiye’yi PKK üzerinden çözüp dağıtma sürecinin bileşeni olmuştur. Çandar'ın yıllarca Doğan medyada yazdığı düşünülürse ülkenin hali ortaya çıkar zaten.

Açık Toplum vakfının kendisini fesh etme girişiminin arkasında, Osman Kavala’nın hürriyeti yatıyor. Uzun sürmez serbest kalması.


Not: Adı geçen vakıf kapanacağından, Cengiz Çandar'ın raporunu TESEV üzerinden veriyorum. 



25 Kasım 2018 Pazar

Sırat Köprüsünde günah işlenmez

                                               

Neval Kavcar
Ülkenin bozulan ayarlarını, her türlü menfaatçiye, kriptoya, yedi düvele rağmen mücadele etmek için doğmuş olanlar zorluğa göğüs geriyor. Çanakkale’de düşmana geçit vermiyor, İstiklal Savaşında işgalciye her yeri dar ediyor.

Bilirsiniz “zaman mekân yoktur.”
Aynı manevi savaş devam ediyor.

Onlar zor zamanın insanıdır. Tarihin her döneminde. Şuna buna bakmaz. Bulunduğu konumu sürdürmek için susmaz. Binlerce yıllık Türk tarihinin bu yüzyılda merkezinin Türkiye olduğunun şuurunda ömrünü, geleceğini harcamışlardır. Birlikte yürüğü alperenler şehit olmuş, hayatları kararmış durmamış, susmamışlardır.

Devlet ayakta dursun diye her türlü tefrikaya, saldırıya, hainliğe rağmen yerlerinde yıldız gibi parlamaya devam etmişlerdir. Zorluklarda sinip, tek bir twit atmayıp çakal gibi bekleyenler de, ortalık durulunca kurdukları iyi münasebetlerle, her daim aslan payını dişlemiş, ego okşamışlardır.

Rus Büyükelçisini öldüren Mert Altıntaş tipindeki kriptoları yerel-küresel koruyup kollayanlara rağmen, Türk Milletinin ilelebet yaşaması dualarımız ve mücadelemizdir elbet.

Bitleri kanlananlar görülmüştür ki, köprüden geçene kadar “dayı” diyor. İflah olmuyor-lar. Anlaşılmıştır ki, sonun başlangıcına yürüyorlar.

Hülâsa; Levh-i mahfuzda ne yazılı ise onu göreceğiz.
İnşallah tarih, hayırlı tekerrür eder.

25 Kasım 2018

Not:Adalet Bakanlığımız önemli çalışmalar yaptı. Seçime kadar Meclis’in gündemindeki yoğunluğu hesap ederek, af tasarısına seçimlerden sonra bakılır.” N.Kurtulmuş

                          Bakın bakalım.

23 Kasım 2018 Cuma

Gölge Teorisi

Neval Kavcar      
Her şeyi yazmak isterdim.
Bu da benim karanlığım.

İlgimi çeken psikolojik bir teoriyi paylaşmak istiyorum.

Ülkemizde Albayrak dalgalanıyor, İstiklal Marşı okunuyor diye “bağımsızız” diyebilir miyiz? AB’nin bize tek taraflı dayatmaları madde madde önümüze serilirken, diğerlerine o maddeler dayatılmazken, ülkenin bölünmesine yönelik taleplerine “yaptık-yapıyoruz” diye boyun büken siyasetçilerimiz, meşhur aydınlarımız başta olmak üzere herkesin içi, rahat mı? Makamlarımız, menfaatimiz, egomuz için susulması her insanın kendi karanlık yönü müdür?

Devlet, insanlar ve onları güvenle geleceğe taşıyacak kurallar, kültür ve dilden oluşur. Ülkeyi çeşitli etnisitelere bölecek söylemler zenginliğimiz diyen siyasetçilere de soruyorum, “buna inanıyor musunuz?” Yoksa sizin karanlığınız da o mudur?

Neyse efendim, mevzu derin. Ülkenin tüm bileşenlerinin akordu bozuk şekilde her kafadan ses çıkardığı bu dönemde sürekli başkalarını iğnelerken kendilerine niye çuvaldız sokmadıklarını merak ediyorum. Sadece dostsun diye yanındakinin koyu karanlığını görmüyor musunuz, görmek mi istemiyorsunuz? Niye? Şüphe etmeden doğru bulunur mu?

“Benim FETÖ’cüm, benim kozmik oda bilir kişim, benim masonum, benim Sorosçum,.. iyidir” diyerek nereye varılabilir? “İyidir” mecazi. Üzerine yedi düvelin gölgesi vurmuş muhteremleri ayıklamadan, düze çıkabilir miyiz? Yılanın alacası dışta, insanın ki içteymiş. Yani insanın karanlık noktasıdır o sakladıkları, savundukları.

Gölge teorisinde de bundan yola çıkılmış. Teori İsviçreli psikiyatrist Carl Gustav Jung’a ait. Analitik psikolojinin kurucusu. Derinlemesine tanımıyorum, belki can sıkıcı söylemleri de vardır, teorisi ilgimi çekti. Kişinin başına gelen kötü olayların, kişiyi uyandıran dostları olarak tanımlamış meselâ.

Bizde “bir musibet, bin nasihatten iyidir” denir, onun gibi. Musibetin bize doğru yolu göstermesi beklenir. Musibet başa geldiğinde, yanında sandıkların ne yapıyordu, biliyor musun? Bilmiyorsan ya da onlara göz yumuyorsan gereken dersi almamışsın demektir.

Jung mesela “gölgelerimizin karanlık tarafımızı simgelediğini” belirtmiş. Yani, kendisini en dindar, davayı en savunan, en en en…olarak tanıtmaya çalışan insanların dahi koyu gölgesinde, hatalar olabilir anlamı çıkıyor bundan.

Yine bizde “kusursuz kul olmaz” denmesi gibi. Akıllar satılığa çıkarılmış, herkes kendi aklını almış, gibi. Bir çok insan “akıl akıldan üstündür”ü kabul etmez. Egoları engel olur.

“Analizler yapılıp, gidilen yolla varılacak noktanın yanlış olacağını söyleyene”, “senin düşüncen o, menfaatçi, davasını küçük bir menfaate değişti” suçlamasıyla saldırıp, kendisine yapılan minnak bir eleştiriyi kabullenmeyen, iç karanlığından habersiz insanlara gelsin “gölge teorisi.”

Zaafını, egosunu kendi karanlığını saklar insanlar. Üzerini örter. İşte Jung der ki “gölgeyi bastırmak çare değildir, aynı baş ağrısında başımızı kesmenin çare olmayacağı” gibi. FETÖ ile mücadele yapılırken, kendi koyu karanlıklarını, izleri bir kenara bırakıp başkalarını “kendi FETÖ’cülerinizi niye koruyorsunuz?” suçlaması gibi.

Egolar kişinin kendisi ya da yanındaki insanlara ait eleştiriyi kabul etmiyorsa  düşülen karanlığa projektör tutulduğunda, servis dışı kalabilir o insan-lar.

Yine Jung “Başkalarında bizi rahatsız eden her unsur kendimizi anlamamıza yardım eder” demiş. Jung’un gölge teorisini kendilerine uzak bulanlara Kur'an diyeyim. “Nefis kötülükle doludur.”

Farzet ki, yazdıklarımı anlayabildin. Ya anlayamadıkların? Ya yazıp da sildiklerim? Ya yazamadıklarım? Mevlana


24 Kasım 2018


20 Kasım 2018 Salı

PKK-FETÖ ile mücadeleyi NATO öğretecek

 
Neval Kavcar
Helal olsun NATO'ya diyeyim önce.
Eski Türk Ocakları genel başkanı Nuri(Nurettin) Gürgür'ün TEPAV kurucu üyesi olduğunu yazdıktan sonra istifa etmişti. (1)

TEPAV, TESEV’le baba bir kardeş ve Soros’un küreselleşmesini dayatıyor. ABD’nin bölgesel, liberal görüşlerini yayıyor. Meselâ TEPAV, Filistinliler için Cenin Projesi başlatmıştı, altı yıl önce yazmıştım. Cenin Barış Projesi, RAND’ın Filistinlileri yurdundan edeceği bir projenin prototipi gibiydi. RAND, Pentagon'a projeler sunan bir kuruluş.

Filistin’i ortadan ikiye yaracak ve İsral’in giremediği yerlere girmesini sağlayacaktı o proje. TEPAV, Kürt açılımı gibi BOP projelerine de destek verdi. Peki TEPAV’ı kuran kimdir? TOBB. Yani Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, garibim esnafımın kurduğu odaların tepesinde, Rıfat Hisarcıklıoğlu var. Buyrun kurucu üyeleri.. (2)(Madde 8- a )

TEPAV, TESEV ile ortak projeler yürütmüştür.
Mevzu derin. Küreselleşmeci TEPAV’ın kurucu üyesi olan eski Türk Ocakları genel başkanı Türk Milliyetçileri otağı!!!Nuri Gürgür’lü(şimdi de gölge başkan olduğu iddiası var) dönemde “Kürt açılımına” destek vermek için yazdığı “Korsika modelini” hatırlarsınız.

Uzun lafın kısası TEPAV-YATA işbirliğinde seminer yapılacak. YATA neydi? Gündeme İyi Partide eski genel başkanının siyaset yapmasıyla girmişti. Nihat Genç “NATO milliyetçileri” demişti onlara. Türk Atlantik gençlik konseyi. Askeri bir örgüt olan NATO’nun üyesi tüm devletlerde bu gençlik örgütleri mevcut. Bizdekiler “ülkücü görünümlü” tipler.

Devlet öyle bir sarılı vaziyette ki, garip esnafın TOBB’u ile Türk Atlantik gençlik konseyi semineri yapılacak.(3) Türkiye’deki tüm darbelerin altında olan NATO değil mi? SOROS, TESEV ile iç içe değil mi?

İşte o tanıtım: “YATA Türkiye 3 yıl aradan sonra TAYS (Turkish Atlantic Youth Seminar) etkinliklerini yeniden gerçekleştiriyor. TAYS 2018’in 29-30 Kasım tarihleri arasında Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği işbirliğiyle İstanbul Levent TOBB Plaza’da gerçekleşecek olup TAYS 2018 : The Changing Threats and the International

Bu seminer, geçtiğimiz 11-12 Mayıs arası yapılacakken iptal edilmiş. Etkinlik YATA üyelerine. Dışarıdan katılmak için başvuru gerekiyor.

“Uluslararası değişen tehditler”  başlığını iki gün işleyecekler. PKK’yı, YPG’yi, FETÖ’yü organize eden NATO, TOBB’la birlikte bunları nasıl alt edeceğimizi işleyecek.

Boğazımıza kadar b.kun içindeyiz.
Debelenemiyoruz bile.

             (3) http://www.yataturkey.com/


18 Kasım 2018 Pazar

Mikro ırkçılık p.çliği yapanlar, yapmayın!!

Neval Kavcar
Yedi düvele alet edevat olmayın.
Mikro ırkçılık yapıyorlar “Türküm, doğruyum” ile başlayan andımızı “Irkçılık” kabul ediyorlar. Türkiye’yi İngilizler kurdu” safsatasına inananlar, İngiliz gizli servisi notları ile kitap çevirmiş, kitap yazmış olana “saygı ziyareti” yapıyorlar.    

Başbakan olmuş, vekil olmuş, genel kurmayda önemli yerlere gelmiş, gazete köşelerine kurulmuş, pastadan koca dilimleri höpürdetmişlerin bazıları kalmış “ben Çerkesim, Arnavut’um, Gürcü olmasaydım mahcup olurdum” diyor. Bunlardan hareketle bir de Kürt milliyetçiliği hortlattı batı.

İstiklal Savaşında “bizde mücadele ettik” deyip hak iddia etmeye vardırdılar işi. Türkiye’de söğüt gölgesinde yaşamaya gelmişler gibi. Can korkusundan Gürcüsü, Çerkesi, dininden ya da başka sebepten Arnavutu şusu busu gelmiş ama illa ki “Biz şuyuz” diyor. Siz eğer “şuy-sanız bulunduğunuz yerde kalıp vatan-din müdafaası yapacaktınız.. “Osmanlıyız”la işi götürmek isteyen de var. Osmanlı Devleti Türkoğlu Türk Osman Beyin Kurduğu Türk devletiydi, ömrü sona erdi.

Atatürk’ün anlatımıyla “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir. Türk milletini oluşturan insanların tarihleri birdir, dili Türkçedir. Birbirine karşı saygı ve özveri duygularıyla dolu, yazgı ve çıkarları ortak bir toplumdur.” Anlamadıkları nedir acaba?

Bu yazı Perihan Mağden dolayı ile yazılıyor. Hakaret etmeyi yazarlık zannedip, hakaretlerinden dolayı açılan tazminat davaları sebebiyle “kendimi nazi Almanya’sındaki Yahudi gibi hissediyorum diyor.” Yine andımıza karşı çıkan bazı mikro ırkçılara yazıyorum.

"Gürcü ırkçılığı" yaparken ülkede milli hassasiyetlere karşı çıkan bu gibiler ne yazık ki, Çerkes, Arnavut vs vs. diyenlerden de çıkıyor. Hem etnisitelerini söylüyorlar hem de falan filan diyorlar. Bu ülke Türkiye, hepimiz Türküz. Çerkes, Arnavut, Gürcü.. değil.

"Gürcü müsün aha da Gürcistan, Arnavut musun Arnavutluk'un yeri belli, yok Çerkezim diyerek "Kürtçülüğün" de önünü mü açıyorsun "buyurup gitsinler Çerkezya’ya, Abhazya'ya kardeşlerinin yanına. Nasıl bir demokratik düzen istiyorlarsa kursunlar, ülkeleri esaret altındaysa kahraman görelim..” YETTİ GARİ!!

Valla bunlar kadar kuvvetle "Türk'üm" diyemez olduk.. Deyince "ırkçı" diyorlar. Andımız moralini bozuyormuş “Çerkesliği dilinden düşürmeyen yazarın.” Vakti zamanında onlara sığınak, beşik olmuş, sığındıkları bu aziz vatanın birlik ve bütünlüğünü sağlayan andımızdan rahatsızlık duymak, Türk Milletine nefrettir aslında. Onu höyküremiyorlar, andımıza karşı çıkıyorlar.

Tam da İstiklal Savaşı yaparken, Yunan mandası altında devlet kurmaya kalkan Çerkesler geldi aklıma. Unutmaya çalışırken, sürekli niye Türküm” demenin fitne olacağını söylüyorsunuz. Fitnenin özü, onların o düşüncesidir aslında.

“Kürt açılımı” yapılırken, 36 etnik kökeni tek tek sayanları görüp, o kaşımadan kıl koparacağını zanneden olabilir. Oradan bir şey olur mu diye düşünen çıkabilir. Kimisi İslam’ın arkasından, kimisi liberalizmin penceresinden bakıyor. Burası Türkiye, hepimiz Türk Milletiyiz. Konuşturmayın bunları!

Irkçılıksa söylediğim, gitsinler anavatanlarına yaşasınlar. Ülke zayıfladı. Terör-ekonomi belini büküyor, insanlar zorla yaşamaya çalışıyorken tüm dert “mikro milliyetçilik p.çliği” olmamalı.

Ekmeğimizi, vatanımızı bölüştüğümüz birilerine sevgimiz yetmiyorsa, kapıyı arkalarından kapayabilirler.

Neval kavcar


Not: Türkiye’yi vatanı kabul eden ve ‘ne Mutlu Türk’üm diyene” söyleminden rahatsız olmayan kardeşlerimi ayrı tutuyorum.



13 Kasım 2018 Salı

Kodları batının elinde olan androidler

Neval Kavcar
Siyasi yorum yazmayı bıraktım. Lakin konu Alpaslan Türkeş ve ülkenin tapu senedi Lozan. Bunlar siyaset sayılmaz. Ülke güvenliği.

Kadir Mısıroğlu'nun Türkeş'e "Lozan Hezimet mi, Zafer mi?" kitabını gönderdiği, onun da teşekkür ettiği mektubu yayınlamış Kadir Efendi. Sürekli Başbuğ'un yazdığı iddia edilen mektuplar konuluyor Türk Milliyetçilerinin önüne.(Yazılmış mıdır o satırlar gerçekten onu da bilmiyoruz. Yazılsa da anlamı nedir?)

F.Gülen'e de Türk Cumhuriyetlerinde açtığı okullar için teşekkür mektubu da öyle. Okullarda ne yapıldığını devlet istihbaratı bile bilmezken, "esir Türkler" konusu ile yoğrulmuş bir neslin özgürlüğüne kavuşmuş kardeşlerimiz için "Türkçe okullar" değil de "İngilizce eğitimle oradaki gençlerin" devşirildiğini, ana faaliyetin batı adına casusluk olduğunu kim bilebilecekti ki?

Neyse efendim, iktidarın "andımızla başlayan, Mısıroğlu'na itibar veren davranışlarına" bakarak diyebiliriz ki; 57. Hükümette "MHP'yi atıp, yerine DYP'yi alalım" diyen ABD taarruzu karşısında dik duran Ecevit kadar bile olamamış Erdoğan.

Belki de her şeyin farkında, kendi gemisini yüzdürecek birilerini kullana kullana yürüyordur kim bilir?
***
Lozan Zafer mi, Hezimet mi? Andoid satırları için diyebileceğim de şu.

"Kadir Mısırlıoğlu'nun "Lozan Zafer mi, Hezimet mi ?" adlı kitabını başucu kitabı haline getiren kesim "İstanbul'un işgali sırasında istihbarat subaylığı yapan Armstrong isimli İngiliz yüzbaşının "Bozkurt" Kitabından faydalanıldığını" biliyor mu?

Grey Wolf (Bozkurt) kitabını çeviren Peyami safa, önsözde bakın ne demiş:
"Bu eserde Atatürk'ün karakterine, hususi hayat ve davranışlarına ait oldukça doğru hükümler, başarılı tahlil ve tasvirler yok değildir. Bir bakıma kitabı değerlendiren, fakat hakikat aleyhine tehlikeli bir eser haline getiren de budur. Tehlikeli çünkü hakikat lokomotifinin peşine takılan bir sürü yalan ve iftira vagonu da, hakikat istikametinde yol almakta, aynı derecede doğru görünmek şansını kazanmaktadır. Kısacası tamamını doğru sanıp ciddiye alanı, yanlışlara sürükleyen, tuzaklarla dolu bir kitap."

Rıza Nur’un hatıratını da yayınlamıştı Mısıroğlu.

Velhasıl; Batı emperyalizmi, nakış nakış işliyor toplumu. Kimisini etnisitesinden, kimisini menfaatinden, kimisini de yediği haltlardan dolayı boynuna yuları takıp, dehliyor.

Ülkem soluna yıllarca “Rusya asıl vatanım” diyen Nazım’ı “vatan şairi” diye baş tacı ettirdiler.Kalbime geldi” diyerek Ayet yorumlayan Said Okur’u büyük İslam Alimi diye kabul ettirdiler. Sevr’i yırtıp atıp, Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran Atatürk içinde, İngiliz gizli arşivi konuşturulup, birilerinin önüne paçavraları koyup yayınlattılar. Bu öğreti ile büyüyen kesimde, devletin taşıyıcı kolonlarını zayıflatarak yürüneceğini sanıyor.

Kodları batının elinde olan bayağı bir android var içimizde.


13 Kasım 2018

10 Kasım 2018 Cumartesi

Türklüğün Düşmanı Çoktur ama,,,

                                           
                                     Türk Milletinin düşmanlarını, 
             kurdukları tuzaklarda boğmaya yeminliyiz. 
                                                                                   

Ne Mutlu Türk'üm Diyene!


10 Kasım 2018


7 Kasım 2018 Çarşamba

Andımızı yok sayarsanız iş "Türk Bayrağı, Türkiye adını değiştirmeye" dayanır



                                                      NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE!!

                                                       

                                                                      

1 Kasım 2018 Perşembe

Soma'da 29 Ekim Akşamı