Siyasi yorum yazmayı bıraktım. Lakin konu Alpaslan Türkeş ve ülkenin tapu senedi Lozan. Bunlar siyaset sayılmaz. Ülke güvenliği.
Kadir
Mısıroğlu'nun Türkeş'e "Lozan Hezimet mi, Zafer mi?" kitabını
gönderdiği, onun da teşekkür ettiği mektubu yayınlamış Kadir Efendi. Sürekli
Başbuğ'un yazdığı iddia edilen mektuplar konuluyor Türk Milliyetçilerinin
önüne. (Yazılmış
mıdır o satırlar gerçekten onu da bilmiyoruz. Yazılsa da anlamı nedir?)
F.Gülen'e
de Türk Cumhuriyetlerinde açtığı okullar için teşekkür mektubu da öyle. Okullarda ne yapıldığını devlet istihbaratı bile
bilmezken, "esir Türkler" konusu ile yoğrulmuş bir neslin özgürlüğüne
kavuşmuş kardeşlerimiz için "Türkçe okullar" değil de "İngilizce
eğitimle oradaki gençlerin" devşirildiğini, ana faaliyetin batı adına
casusluk olduğunu kim bilebilecekti ki?
Neyse efendim, iktidarın
"andımızla başlayan, Mısıroğlu'na itibar veren davranışlarına"
bakarak diyebiliriz ki; 57. Hükümette "MHP'yi atıp, yerine DYP'yi
alalım" diyen ABD taarruzu karşısında dik duran Ecevit kadar bile olamamış
Erdoğan.
Belki de
her şeyin farkında, kendi gemisini yüzdürecek birilerini kullana kullana
yürüyordur kim bilir?
***
Lozan
Zafer mi, Hezimet mi? Andoid satırları için diyebileceğim de şu.
"Kadir
Mısırlıoğlu'nun "Lozan Zafer mi, Hezimet mi ?" adlı kitabını başucu
kitabı haline getiren kesim "İstanbul'un işgali sırasında istihbarat subaylığı
yapan Armstrong isimli İngiliz yüzbaşının "Bozkurt" Kitabından
faydalanıldığını" biliyor mu?
Grey
Wolf (Bozkurt) kitabını çeviren Peyami safa, önsözde bakın ne demiş:
"Bu eserde Atatürk'ün
karakterine, hususi hayat ve davranışlarına ait oldukça doğru hükümler,
başarılı tahlil ve tasvirler yok değildir. Bir bakıma kitabı değerlendiren,
fakat hakikat aleyhine tehlikeli bir eser haline getiren de budur. Tehlikeli
çünkü hakikat lokomotifinin peşine takılan bir sürü yalan ve iftira vagonu da,
hakikat istikametinde yol almakta, aynı derecede doğru görünmek şansını
kazanmaktadır. Kısacası tamamını doğru sanıp ciddiye alanı, yanlışlara
sürükleyen, tuzaklarla dolu bir kitap."
Rıza Nur’un
hatıratını da yayınlamıştı Mısıroğlu.
Velhasıl;
Batı emperyalizmi, nakış nakış işliyor toplumu. Kimisini etnisitesinden, kimisini
menfaatinden, kimisini de yediği haltlardan dolayı boynuna yuları takıp,
dehliyor.
Ülkem
soluna yıllarca “Rusya asıl vatanım” diyen Nazım’ı “vatan şairi” diye baş tacı
ettirdiler. “Kalbime geldi” diyerek Ayet yorumlayan Said Okur’u büyük İslam
Alimi diye kabul ettirdiler. Sevr’i yırtıp atıp, Türkiye Cumhuriyeti devletini
kuran Atatürk içinde, İngiliz gizli arşivi konuşturulup, birilerinin önüne
paçavraları koyup yayınlattılar. Bu öğreti ile büyüyen kesimde, devletin
taşıyıcı kolonlarını zayıflatarak yürüneceğini sanıyor.
Kodları
batının elinde olan bayağı bir android var içimizde.
13 Kasım 2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder