23 Kasım 2018 Cuma

Gölge Teorisi

Neval Kavcar      
Her şeyi yazmak isterdim.
Bu da benim karanlığım.

İlgimi çeken psikolojik bir teoriyi paylaşmak istiyorum.

Ülkemizde Albayrak dalgalanıyor, İstiklal Marşı okunuyor diye “bağımsızız” diyebilir miyiz? AB’nin bize tek taraflı dayatmaları madde madde önümüze serilirken, diğerlerine o maddeler dayatılmazken, ülkenin bölünmesine yönelik taleplerine “yaptık-yapıyoruz” diye boyun büken siyasetçilerimiz, meşhur aydınlarımız başta olmak üzere herkesin içi, rahat mı? Makamlarımız, menfaatimiz, egomuz için susulması her insanın kendi karanlık yönü müdür?

Devlet, insanlar ve onları güvenle geleceğe taşıyacak kurallar, kültür ve dilden oluşur. Ülkeyi çeşitli etnisitelere bölecek söylemler zenginliğimiz diyen siyasetçilere de soruyorum, “buna inanıyor musunuz?” Yoksa sizin karanlığınız da o mudur?

Neyse efendim, mevzu derin. Ülkenin tüm bileşenlerinin akordu bozuk şekilde her kafadan ses çıkardığı bu dönemde sürekli başkalarını iğnelerken kendilerine niye çuvaldız sokmadıklarını merak ediyorum. Sadece dostsun diye yanındakinin koyu karanlığını görmüyor musunuz, görmek mi istemiyorsunuz? Niye? Şüphe etmeden doğru bulunur mu?

“Benim FETÖ’cüm, benim kozmik oda bilir kişim, benim masonum, benim Sorosçum,.. iyidir” diyerek nereye varılabilir? “İyidir” mecazi. Üzerine yedi düvelin gölgesi vurmuş muhteremleri ayıklamadan, düze çıkabilir miyiz? Yılanın alacası dışta, insanın ki içteymiş. Yani insanın karanlık noktasıdır o sakladıkları, savundukları.

Gölge teorisinde de bundan yola çıkılmış. Teori İsviçreli psikiyatrist Carl Gustav Jung’a ait. Analitik psikolojinin kurucusu. Derinlemesine tanımıyorum, belki can sıkıcı söylemleri de vardır, teorisi ilgimi çekti. Kişinin başına gelen kötü olayların, kişiyi uyandıran dostları olarak tanımlamış meselâ.

Bizde “bir musibet, bin nasihatten iyidir” denir, onun gibi. Musibetin bize doğru yolu göstermesi beklenir. Musibet başa geldiğinde, yanında sandıkların ne yapıyordu, biliyor musun? Bilmiyorsan ya da onlara göz yumuyorsan gereken dersi almamışsın demektir.

Jung mesela “gölgelerimizin karanlık tarafımızı simgelediğini” belirtmiş. Yani, kendisini en dindar, davayı en savunan, en en en…olarak tanıtmaya çalışan insanların dahi koyu gölgesinde, hatalar olabilir anlamı çıkıyor bundan.

Yine bizde “kusursuz kul olmaz” denmesi gibi. Akıllar satılığa çıkarılmış, herkes kendi aklını almış, gibi. Bir çok insan “akıl akıldan üstündür”ü kabul etmez. Egoları engel olur.

“Analizler yapılıp, gidilen yolla varılacak noktanın yanlış olacağını söyleyene”, “senin düşüncen o, menfaatçi, davasını küçük bir menfaate değişti” suçlamasıyla saldırıp, kendisine yapılan minnak bir eleştiriyi kabullenmeyen, iç karanlığından habersiz insanlara gelsin “gölge teorisi.”

Zaafını, egosunu kendi karanlığını saklar insanlar. Üzerini örter. İşte Jung der ki “gölgeyi bastırmak çare değildir, aynı baş ağrısında başımızı kesmenin çare olmayacağı” gibi. FETÖ ile mücadele yapılırken, kendi koyu karanlıklarını, izleri bir kenara bırakıp başkalarını “kendi FETÖ’cülerinizi niye koruyorsunuz?” suçlaması gibi.

Egolar kişinin kendisi ya da yanındaki insanlara ait eleştiriyi kabul etmiyorsa  düşülen karanlığa projektör tutulduğunda, servis dışı kalabilir o insan-lar.

Yine Jung “Başkalarında bizi rahatsız eden her unsur kendimizi anlamamıza yardım eder” demiş. Jung’un gölge teorisini kendilerine uzak bulanlara Kur'an diyeyim. “Nefis kötülükle doludur.”

Farzet ki, yazdıklarımı anlayabildin. Ya anlayamadıkların? Ya yazıp da sildiklerim? Ya yazamadıklarım? Mevlana


24 Kasım 2018


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder