Neval Kavcar
Ayasofya Fatih’in
vakfettiği hale, camiye dönüşmesin çabasına rağmen inşallah tekrar cami olacaktır.
1934’de şaibeli bir Atatürk imza kaşesi ile
müzeye dönüştürülen Ayasofya’nın açılışına karşı duruş, fetihte karalar
bağlayan haçlılarla aynı cepheye düşürür insanı. Bize ait olan Ayasofya’nın açılışını Mescid-i
Aksa ile tehdit edenler, işgal altındaki zihinlerini gözden geçirmeli.
Neyse efendim;
Fethi gerçekleştiren güzel komutan Fatih, 26 Mayıs 1453 Salı günü şehre
girdiğinde Ayasofya’ya gelir, atından inerek yerden aldığı bir avuç toprağı
kavuğunun üzerine serper. ilk ezanı okutur. İki rekât şükür ve ikindi namazı
kılar. “Bundan sonra tahtım İstanbul’dur” der.
Camiye
çevrilme hazırlığını başlatır. Bakımsız, harap, pis durumdaki mabedin içi-dışı
temizlenir. Hıristiyanlığa ait objeler, din adamlarını cemaatten ayıran
ikonostasis bölümü, sunak kaldırılır. Çan indirilir. Minber ilave edilir. Sol
ön köşeye ahşap minare inşa edilir. Resimlerin üzeri örtülür. 1 Haziran 1453
Cuma günü, salavatlar okunmaya başlar. Fatih Sultan Mehmet komutan ve askerleri
ile gelir. Fatih namına hutbeyi Akşemseddin okur, imam olarak ilk namazı
kıldırır.
1934’de
gerçekliği tartışılan belge ile müzeye dönüştürülen Ayasofya, 29 Mayıs 2020’de
okunan Fetih Suresi ile sadece Türkiye’ye değil, Dünyaya uyanışı
müjdelemiştir.
NOT: “Ayasofya’nın
bir bölümünde namaz kılınıyor zaten, politika aracı yapmayın” diyen İlber
Ortaylı’ya yakışmadı ya da yakışan budur. Fatih Vasiyetine rağmen kapatılan
camisini açmak siyaset demek, nasipsizliktir. Fatih’in fethettiği şehirde huzurla yaşarken, onun vasiyetine sahip
çıkmasını beklemekle hata etmişiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder