Neval Kavcar
“Gül,
Ayaz Ağa kasrından beklenen açıklamayı yaptı” diye düştü kamuoyuna. Şu vakte
kadar duyduğumuz ne varsa, doğru olduğunu ilk ağızdan öğrendik.
“Aday
olmaya hazırlandığını” ama gerekli mutabakatın sağlanamadığını belirtti.
Tarafsız
olduğunu, çok çalıştığını, Türkiye’nin geleceğinden başka bir şey düşünmediğini
ifade etti. Polemiğe girmek istemediğini söyledi ama ülkenin önündeki önemli
dönemeçlerde hep zıt söylemler içinde oldu.
Aylardır
ortalıkta dolaşırken nabız yoklandığı, ortak aday olmak için çalışıldığı ortaya
çıktı. Konuşmasında “beklentim yok” dedi ama aylardır bu hedefe kilitlendiği,
bu adaylık için uzun süredir çalışıldığı ortaya çıktı.
O
sürenin de, Cumhurbaşkanlığı görevinin sona erdiği tarihten itibaren
başladığını söyleyebiliriz. Eşinin intifada söyleminin anlamı da buymuş.
Bu açıklamanın eski yol
arkadaşlarına “aday değilim” konuşması değil tam aksi ona karşı çıkanlara
“fırsatı kaçırmayın” konuşması olduğunu düşünüyorum.
“Türkiye’nin
geleceği güçlü bir demokrasiden, kuvvetler ayrılığı prensibinden, hak ve
özgürlüklerin evrensel niteliklerdeki standartlarda uygulanmasından geçtiğidir”
diyerek, kendisine karşı çıkanlara “parlamenter sistem” mesajı verdi. Oysaki
İki başlı bu sistemin hazırlığını yapanlar arasında kendisi de vardı. (21 Ekim
referandumu)
Ayazağa kasrı önünden yapılan bu
konuşma ile “ben olmazsam Erdoğan’ı al aşağı etmenize imkan yok” demiştir.
“Bana geldiler ama gerekli mutabakat
sağlanamadı, haydi bana Eyvallah” konuşması değildir o konuşma. Karamollaoğlu’nun bir iş
beceremediğini görünce, kendisi geçmiştir projenin başına.
O
konuşma, CHP tabanını ve karşı olanları ikna edebildi mi derseniz, kişisel
görüşüm “hayır.” Sadece CHP yönetimin iknasına “açık” hale gelmişlerdir.
Önümüzdeki
kısa süreçte İP-CHP-SP-HDP başta olmak üzere bir araya gelip “Gül”ü aday
gösterirlerse, film yeni başlayacak.
Anafikir:
Abdullah Gül kendisine karşı çıkanlara “beni aday göstermezseniz, kazanmanıza
imkan yok” demiştir.
Konuşması, Cumhur ittifakına harp
ilânıdır.
***
SAYGI ÖZTÜRK’ÜN
FETÖ’CÜLÜK ANALİZİ
“Bakanlığı
döneminde FETÖ okullarının ziyaret edilmesi ve desteklenmesi için kriptolu
genelge yayımlayan, bu yapıyla ilişkili olanları önemli görevlere atadığı
bilinen 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün “çatı aday”formülünü de
“FETÖ'cü”dedikleri Meral Akşener boşa çıkardı. Bu durumda Akşener nasıl FETÖ'cü
oluyormuş? Bunu da unutmayalım” demiş Saygı Öztürk.
FETÖ’cü
demek ki böyle tespit edilir? FETÖ’cü hakimlerle kumpas, kaçak FETÖ’cü Emre
Uslu ile Cumhurbaşkanlığı adaylığı üzerine twitleşme, 2 ABD Ankara
Büyükelçisinin CHP-MHP ortak adayı Akşener olsun raporu, Nurettin Veren’in
beyanları.. Önemsiz öyle mi? Şimdi Gül için çekilmemesi FETÖ’cü olmadığının
kanıtıymış Saygı Beye göre. Ona strateji denilir kanımca.
FETÖ’cülük,
ışık evlerinde maklube yemek değildir. FETÖ’cülük CIA’nın yerel ayağıdır. İkbal
için işbirliği yapanlar var. Şahsen bana “şu FETÖ’cü” dendiğinde, ummadığım
biriyse bile açık kapı bırakıyorum. Bilemezsiniz. Saygı Öztürk, FETÖ
bilirkişisi olmuş kutluyorum.
Akşener’i
beğeniyorsa farklı meziyetler bulsun. FETÖ’cü değil diye kimse Cumhurbaşkanı
yapılmaz. Uğur Dündar’ın Cumhurbaşkanı olma kriterleriyse Akşener’e hiç
uymuyor.
***
MİLLET FİL SURESİ
OKUYOR
Bu kadar
karanlık, gizli kapaklı işlerin çevrildiği, kumpasların kurulduğu seçim
dönemindeyiz. Vatandaş namazının ardından, Fil Suresi okuyup “vatan-millet
düşmanları dağılsın” diyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder