Ayasofya
açıldı diye sevinmek yerine, “Atatürk’e teşekkür edilmedi, beddua edildi” deyip
duruyorlar. Ayasofya, 1932 yılında fresk tamiri için kapatıldı, 1934’de sözde müze
oldu. Sözde diyorum, Yusuf Halaçoğlu resmi evrakın kırk yamalı bohçaya benzediği
ve Mustafa Kemal, Atatürk soyadını almadan Atatürk soyadlı imzalı olduğunu öne
sürüyor. Özetle, Atatürk rahmetli olmadan resmen müze olmadı Ayasofya.
Gelelim
Fatih’in vakıfnamesine. Yıl 1463. Tüm vakıfların sonu, kimse
yanlış bir şey yapmasın diye beddua ile bitiyor. Velev ki, Ayasofya’yı Atatürk şuurlu, bilerek kapattı. Şimdi, Fatih beddua
etmişse biz ne yapabiliriz ki? Fatih’i yok mu sayacağız? Birisi iyi, diğeri
kötü mü olacak? “Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın” şiiri ile gençliğimiz
geçti. Bizlerde Ayasofya açılsın dedik. Ve bedduadan hepimiz haberdardık. Ne
oldu da bedduaya şimdi takılacağınız geldi? İnanmıyorum ama kapatılma kararını Atatürk şuurlu vermişse ‘hatalıdır.”
O da bir insandır neticede.
Velhasıl, Osmanlı da
bizim, Türkiye’de. Hepsi Türk devletidir.
İstanbul’un fethi ile İstanbul’un
düşman işgalini karşılaştırmak nedir? İkisi de çok önemlidir. Atatürk Samsun’a
çıktı diyoruz. Evet doğrudur. Lakin Atatürk’ü
müfettiş olarak görevlendirip, eline örtülü ödenek parasını veren kimdir? Çanakkale
zaferini kazanan Mustafa Kemal’i Samsun’a gerçekten sadece “Sevr gereği elinde
silah olan Anadolu insanını teslim ettirme görevi ile gönderildiğine inanmak için safdil
olmak gerekir.”
Diyanet
işleri başkanı üstü örtülü şekilde “Ayasofya’nın açılması için emek sarf eden
herkese teşekkür etti.” Bundan sonra kapatılmaması içinde” bedduayı”
hatırlattı. Elbette kapatılmamalı. Ayasofya’nın
cami vasfından çıkması, İstanbul’un fethini yok sayan bir harekettir.
Hangi
parti, zümre ya da her neyi desteklerseniz destekleyin, Ayasofya’nın açılmasını kutlayın. Sulandırmayın.
Şimdi İstanbul daha güzel oldu.
Emeği geçen herkesi kutlama zamanı kanımca.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder