25 Ocak 2020 Cumartesi

Suni Depremi engellemek


                                                                           
Neval Kavcar
Bilim çalışması yapmıyoruz. Deprem oluyor, koca koca proflar fay hatlarını sayıyor. O kadar. Gelecekte olacaklar içinde, daha önce deprem üretmiş fay hatları üzerinde fikir üretiliyor. İşe farklı yönden bakacağım. 1999 depreminin akabinde, ABD’nin Harrp Deprem silahını kullandığı söylendi.. Ülke olarak doğal ya da suni Depremi çözemiyoruz. İkisi de tabi mecrasında oluşuyor. Marmara bölgesindeki o deprem sonrasında 57. Hükümet ekonomik açıdan zorlandı. Zaten döviz sıkıştırması vardı. Ecevit hasta hale geldi. ABD, 1999 depreminden üç yıl sonra Körfez Savaşını başlatarak, 36. Paralel üstüne sözde devletin temelini attı. Ne tesadüf ama?

Uzmanlarımız tarihi fay hatları üzerinden deprem yorumluyor, saygım var. Bir de Nikola Tesla’nın elektro manyetik dalgalar çalışması ile ürettiği yapay deprem var. Deprem bombası nasıl çalışıyor? Enerji birikmiş fay hattında depremi tetikleyecek elektro manyetik dalga gönderiliyor. Tesla’nin bir diğer çalışması istenilen bölgeye yıldırım düşürerek enerjisini depolamak, haberleşmeyi kesmek. Anlattığım çalışma 1893-1920’lerde olduğu düşünülürse, 100 yıl sonra geldiği noktayı düşünmek bile istemiyor insan.

1999 depremi öncesinde gökyüzünde alev topu görünmüştü. Hatta Ecevit, Mete Işıkara’ya “ABD yapmış olabilir mi?” diye sormuştu. Türkiye, milli rotasında ilerlerken, Suriye-Libya planlarını bozarken bu durum yedi düvelin hoşuna gitmiyor.

Bahsettiğim proje, ABD’de Pentagon merkezli 2000’li yılların başında hitama erdi deniliyor. Yani denemeler başarılı olmuş. Deprem silahının çalışma tekniği enerji birikmiş fay hattını tetikleyici elektro manyetik dalgalar göndermek olduğuna göre dışarıdan gelecek böyle bir dalgayı engelleyici zırh mümkün müdür?

Uzatmaya gerek yok. Evet depreme dayanıklı bina yapılmalı, o cepte. Peki yapay deprem engellenebilir mi? Tesla 1900’lü yılların başında fay hattındaki enerjiyi boşaltma çalışması yapmıştı, o proje deprem silahına dönüştü. Bizim bilim insanları niye fay hattındaki enerjiyi boşaltamasın? Ya da fay hattını tetikleyici manyetik dalgaların önünü kesemesin?


21 Ocak 2020 Salı

YSK Başkanı Sadi Güven giderken..


Neval Kavcar
Türkiye, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile hantal yönetim anlayışından kurtuldu. Parlamenter sistemde, davul ve tokmağın farklı ellerde olması, Anayasa başta olmak üzere yasaların, uyum adı altında sürekli değiştirilmesi ile işleyiş hantallaşmıştı. Devlet aklı karışmış, güvenlik başta olmak üzere hiçbir konuda gereken adımlar atılamıyordu.

Lafı uzatmayayım, YSK başkanı Sadi Güven’in yerel seçim performansı bize yeni sistemdeki kara delikleri gösterdi. Daha doğrusu sistem yapılanmasında ki eksikliği. Yönetilme biçimi değişse de, devlet aygıtı içindeki parçacıklarda uyuma dönük çalışma yapılmazsa hata vereceği ortaya çıktı.

Sadi Güven’in görev süresi doldu. Giderayak “biyometrik kimlik uygulaması ile oy zarfının kaldırılması gerektiğini” söyledi. Muhtemeldir ki medya hemen bunu tartışmaya açarak olgunlaştırmaya çalışacak. Güvensiz olduğu için devletlerin kullanmadığı, ABD yazılım şirketi ürünü SEÇSİS’le seçim sonucuna gidecek kadar sözde aşırı ileri YSK, resmi sitesine ulaşılacak elektronik posta adresi koymuyor.

“İçim rahat bırakıyorum” diyen Sadi Güven konusunda insanların içi rahat değil. Mesela, 31 Marttaki İstanbul seçimi için “yeniden sayılma” kararı verilebilirdi. Üç sandığın da sayılmasından bahsediyorum.. ‘Cumartesi stent taktırıp pazartesi işe gittim” diyerek gündem oluşturmaya çalışan Sadi Güven, ülkenin 3 ay ara ile 2. Seçime taşınmasında pay sahibidir. Zarf giderini düşünen insan ya da her neyse, ülkeyi üç ay ekonomik-siyasi belirsizliğe mahkum etmemeliydi kanımca.

YSK başkanı ve bazı üyelerin değişecek olmasından ayrı bir başka mevzu, seçim kurullarında FETÖ cü var mı yok mu? Daha önce sordum. TSK başta olmak üzere ülkenin kılcal damarlarında kök salmış FETÖ’nün, mafya imamı bile var ama seçim işleri imamı yok. Mümkün mü? Seçim işleri sıfırdan, sil baştan yapılandırılmalı o sebeple. Boş vermeye gelmez.

Not: Biyometrik kimlikten bahseden eski YSK başkanı, SEÇSİS hakkında ne biliyor? Dünya’da zarf kullanılmıyor da SEÇSİS kullanılıyor mu? ABD bilişim firmasının yazılımı ve ABD Internet alt yapısı üzerinden seçim sonucuna gitmek nasıl ‘milli’ irade oluyor?


19 Ocak 2020 Pazar

Bebek katilinin mektubu, sadece ÇOK yanlış strateji

                                                                                 
Neval Kavcar
CHP’liler, İP’liler, çeşitli cemaat mensupları “Bebek katilinin yazdığı mektubun seçim öncesinde yayınlanmasını” sürekli kullanıyor. Niçin? PKK’nın siyasi uzantısı HDP ile kıydıkları gizli nikâhı meşrulaştırmak için.

Mektup, Millet ittifakına kazandırdı. Halâ bunu kullanıyorlar, MHP-AKP cevap veremiyor. Aslında kaçacak bir şey yok. Mektup stratejisini her kim kurdu ise geri tepmiştir. İttifak bileşenleri mutlaka görüşmüştür. Bu adım Cumhur İttifakını bebek katili ile birlikte hareket ediyor izlenimi vermiştir. Bunun hesabı yapılmalıydı. Sandığa ramak kala kim bunu teklif etti acaba? 

Bebek katili devletin elinde mahkumdur. Devlet o katili kullandı ya da cani bu ittifakın PKK kazanımlarına zarar vereceğini gördü, ikna oldu yazdı. Netice de, devlet PKK ile anlaşmadığı, onlara ‘sıfır km. açılım sözü” vermediği gibi, PKK’yı bölgeden sürüp çıkarmıştır. HDP, genel ve yerel seçimde bölgede gözden düşmüştür.

Tam tersi İyi parti meclise HDP’nin oyu ile girmiş ve TBMM’de bu yüzlerine çarpılmıştır. Yerel seçimde de, HDP desteği ile büyükşehirleri kazanmışlardır. Devlet, ülkeyi bölüp üzerinde Kürdistan kurmayı amaçlayan yedi düvel destekli oluşumu eritmeye çabalarken, CHP-SP-İP ve bazı cemaatler onlara can suyu olmuştur. Şimdi PKK’ya gebe kalmışlardır.

Caninin mektubu yanlış stratejidir. Kim kurdurdu ise iyi kontrol edilmelidir. O konuda kafa yormayan ya da ‘Öcalan bile Millet ittifakına karşı’ gibi sözler kimin ise açığa düşürülmelidir. Bazı yargı kararları ile FETÖ’cülerin tahliyesi gibidir, o mektup.. Devleti-milleti bir tutmaya çalışanların yüzünü yere eğdirecek durum yoktur. Devlet elindeki mahkûmu kullanmak istemiş, ters algı ile zor duruma düşürülmüştür.

Devlet PKK partisini dışlamaya çalışırken, onlara kucak açanların ‘Öcalan’ın mektubu’ demesinin inandırıcılığı yoktur. "Mektup" kelimesini duyunca kaçmasın kimse. 

Bu hesap mutlaka kapatılmalıdır, diyorum.

10 Ocak 2020 Cuma

Mesele Kanal İstanbul değil Hükümet düşürmek

CHP bileşenlerinin Kanal İstanbul Çalıştayı
10 Ocak 2019
Neval Kavcar
Dünya Ortadoğu’da ki ateşe kilitlenmiş, CHP-İP-SP-HDP neyin peşinde? Tartışma zemini siyaset üstü olmalıyken, muhalefet “istemiyoruz” kampanyası ile işi ülke güvenliğini tehdit eder boyuta vardırdı.

İşin başında, kanal Montrö’yü delecek dendiğinden soru işareti uyandırmıştı. Muhalefeti yönlendiren akıl, çıbanbaşını iyi tespit ediyor. Devlet ise hantal, kendini anlatamıyor. Günün sonunda Montrö delinecek söylemi, Çanakkale Boğazına takıldı.

Bu defa ‘depremi tetikleyecek, susuz kalınacak, tsunami olacak..” gibi büyücüleri kıskandıracak kehanetleri var. “Referandum yapalım”a dayadılar işi.

Kanal yapılırsa, Karadeniz ve Marmara birbirine karışacakmış, ee? Doğal yaşam mahvolacakmış, eko sistem bitecek, balık ölümleri olacakmış. Karadeniz, Marmara ile Boğazlar yolu ile buluşunca balık ölmüyor da, kanalla mı ölecek? Akıllı, mantıklı, gerçekçilik yok. Sol ve kripto damarın pompaladığı, uçuk ucuz fikirler.

Tüm mesele 23 Haziranda kazandıkları İstanbul’un ardından, hükümet krizi yaratmak. Kanal İstanbul’un sadece İstanbullu ile ne ilgisi var? İstanbul, Türkiye sınırları dışında sömürgemiz midir ki, devlet İstanbul’u imhaya çalışsın.

Kanal İstanbul ticari su yolu olacak. Turizme dönük, ekonomik göstergeleri var. Ülke ekonomisine katkıda bulunması için yapılan kanalın nesi referanduma sunulacak? Yasa değil, Anayasa değişikliği değil. Devleti yönetme sistemi değişikliği değil. Neyin referandumu?

Hal böyle iken “Kanal İstanbul” dendi diye sadece İstanbul’la bağdaştırılması da yanlış.  Çünkü etrafına adeta yeni bir kent kurulacak. Halka sorulacaksa adı sorulmalı, ‘Türkiye’nin otomobilinin adı” gibi. Onun şekli de referandum değil kurulacak internet sitesi üzerinden katılım sağlamak. Bu kadar basit. Tabii, Internet altyapısının ABD olduğu düşünülürse o söylediğim ne kadar güvenlidir o da ayrı mevzu.

CHP’den akılcı, yapıcı, mantıklı fikir ummak hayal mi?

Not: Ekrem İmamoğllu’nun habertürk’te çıktığı programda, Kanal İstanbul’un deprem üretmeyeceği üzerinden Celal Şengör’le ters düşmesi üzerine program moderatörüne çıkışması, gazetecileri, hatta soruları da ayarlıyor diye düşündürttü. 

6 Ocak 2020 Pazartesi

Suikastın yaktığı ateş ‘Kürdistan İlanına” dönüşebilir


Neval Kavcar
İran’ın en yetkili, etkili komutanının vurulması Ortadoğu’da taşları yerinden oynatacak. İran-ABD arasındaki atışma, bölgeyi ateş çemberine çevirebilir.

Bölgede devletler arasında süregelen savaşın sonucunda, ABD kazanımlarını korumak isteyecektir. Irak’ın ‘ABD askerlerini çekmeli” kararına Sünni ve Kürt Bölgesi vekillerinin imza koymaması, bu iki bölgeye dikkat çekiyor.

Bağdat hükümetinin ortada yalnızlaştırıldığı, güneyde Sünni, Kuzeyde Kürt devleti kurulup, o devletleri ABD, İngiltere, İsrail başta olmak üzere kabul etme tehdidi ile karşı  karşıyayız.

25 Eylül 2017’de Kürdistan Bölgesel Yönetimi bağımsızlık referandumu yapmıştı. Raftan indirilmesi an meselesi. Niçin? Türkiye, Washington-Londra-Tel Aviv hattının projelerini sekteye uğratacak adımlar atıyor. Libya’da Rusya dahil emperyalizmin dümenine çomak sokuyor.

Süleymani’nin Irak’ta öldürülmesi, 3.000 ABD askerinin oraya gönderilmesinde dikkat edilecek konu, yeni askerler nereye konuşlanacak? Irak hükümetinin aldığı karara rağmen asker göndermek, Bağdat’ı tanımamaktır. Süleymani Irak’ta Kürt devletine karşı bir figürdü ayrıca. ABD, Irak’a sadece kendisi değil Körfez Savaşında Koalisyon gücü dediği ekibini de oraya getirecektir. İngiltere suikastı haklı buldu mesela.

“Saddam Hüseyin’in elinde kitle imha silahı var” diyerek başlatılan Körfez Savaşında, 36 paralel üstündeki proje devletin temeli atıldı. Suikast, ABD askerlerinin Irak’a gönderilmesi gibi girişimler, “Sözde Kürdistan”ın ilanıyla  noktalanabilir.

Öncesinde de, bölge devletlerinde iç isyanlar başlatılabilir.

Türkiye ve İran, bu tehlikeye yoğunlaşmalı.


2 Ocak 2020 Perşembe

Libya Tezkeresine ‘hayır’ demek, Hafter’e destektir


                                                          Amerika, Dedeağaç'ta Üs kurdu                                                   
Neval Kavcar
Libya’da ne işiniz var diyenler, ‘Akdeniz’e ‘çıkmasak da olur’ diyor. Sevr’e döndürme planında başrol oynayanların oyununu bozmaktır Libya tezkeresi.

“Suriye’de ne işimiz var diyen koro, şimdi aynısını Libya” için söylüyor.

Libya’dan önce başka bir konuya değineceğim. ABD, şu anda Yunanistan Dedeağaç’ta üs kurmuş durumda. Helikopter üssü olarak başladılar, ekipman ve ikibin askerle yığınak yaptılar. Biz Libya tezkeresini görüşürken Atina’da İsrail, Kıbrıs Rum kesimi bir araya gelmiş Akdeniz’i parsellemeye çalışıyordu. İşin ilginç yanı İtalya’yı ilgilendiren o tören de İtalya yoktu.

Libya’ya dönersek. Akşener “Libya iç savaşı” diyor. BM’in tanıdığı devleti yıkmak için emperyalist güçlerin desteğinde terör saldırıları düzenleyen HAFTER’i iç savaşın EŞİT ORTAĞI gibi gösteriyor. Çok tehlikeli o yaklaşım, PKK’yı da haklı konuma getirebilir.

Akdeniz’de petrol arayan Türk gemilerini batırmakla tehdit eden Hafter, Libya’da iç savaşın tarafı değil, Libya devletini ele geçirmeye çalışan terör örgütüdür. Darbeci General Hafter, Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Rusya ve Fransa'nın desteğini almıştır. Allah muhafaza, 15 Temmuz 2016’da kontrol Ankara’dan çıksa idi, FETÖcü bir general de Hafter gibi desteklenirdi. Şimdi böyle bir duruma Libya’nın iç savaşı gözü ile bakılamaz.

Hafter’i ayrıca Çin’de destekliyor silah veriyor. ABD destekliyor. Aynı PKK gibi. İtalyan silahları da orada. Rus paralı askerleri de.  Yabancı paralı askerler savaşıyor. Hafter CİA işbirliği yaparak, Kaddafi’ye karşı darbeye kalkışmış, kaçmak zorunda kalmıştı.  

Türkiye 12 ülkede BM barış gücüne destek verirken, BM’in tanıdığı resmi Libya Devletine de aynı gerekçe ile gitmektedir. Bu tezkere ile Türkiye Akdeniz’e adım atamama tehdidinden de kurtulmuştur.

Tezkere, ABD, Rusya, Çin başta olmak üzere onlarla hareket ediyor izlenimi veren Türkiye muhalefetine rağmen kabul edildi. Hayırlı olması temennisiyle.
                                                          


2 Ocak 2020 - TBMM