Neval Kavcar
McKinsey
tartışmasına, İnönü’de dâhil edildi. Bu durum ülkem solunu rahatsız etti. Çünkü
İnönü’nün elinde ABD bayrağını sallarken ki resmi kamuoyuna gösterilmişti.
Ertesi
gün o resim incelenmiş, yanında bir de Türk bayrağı var denildi. Hiç kusura bakmasınlar ülkenin Başbakanı
elinde başka bir devletin bayrağını sallayamaz. Yanında Türk bayrağı olsa
da. Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanıysa Türk Bayrağı sallar. Gelen Amerikalı da
kendi bayrağını sallasın. Tövbe est.
Atatürk
döneminde çıkarılan nişan yasasını hatırlatayım. Hiçbir devlet adamı yabancı
devletlerden nişan kabul edemez mealinde bir kanundu, şimdi esamesi okunmuyor.
Maşallah suphanallah devlet adamları, siyasetçiler neredeyse “kimde daha çok
yabancı devlet nişanı var” onu yarıştıracaklar. Nişan o devlete hizmet edene
verilir. “Bize çok iyi hizmet ettin, teşekkürlerimizle” diye. Yabancı devlet bayrağını sallamak da o
devletin tebasıyız diye bile anlaşılabilir.
Konuyu
dağıtmayayım, İnönü elinde ABD ve Türk bayrakları olduğu zaman Başbakanmış.Konuyu
yakından bileni İlber Ortaylı’ya sormuşlar. İnönü bayrak sallarken oradaymış. Protokol
gereği diyor.
"Ankara
protokolünde karşılama iki bayrakla yapılır. Bayrak tutmak İnönü'yü Amerikancı
yapmaz" demiş. Buyurun buradan yakın. “Ankara protokolü” denen şeyi her kim hazırladıysa, ülkenin Başbakanının
bir fikri olmaz mı? Kennedy’nin yardımcısının Ankara ziyaretinde sallanmış
bayraklar. Neymiş Ankara protokolüymüş.
İlber
Ortaylı, Kültür Bakanlığında danışman olduğundan hemen onu arayıp bulmuşlar.
Bir şey yakalarız diye. O da “protokol öyleydi” diyor.
ABD bayrağı sallamanın suçunu
protokole yıktılar yani.
Ki o ABD, kısa süre önce yani Sevr’den evvel Wilson Prensipleri ile Osmanlı’yı
parçalayıp, Türkleri Anadolu’dan sürmeye iştirak etmişti. Sevr’in isim
babasıdır Wilson Prensipleri. Ve İnönü ile hadi adını vermeyeyim çünkü sonra
hepsi İstiklal Savaşına katılmıştır. İnönü’nün adı geçtiği için anlatıyorum. Manda
talep etmişlerdir.
***
WİLSON PRENSİPLERİ
DERNEĞİ VE ABD MANDASI İÇİN DİLEKÇE
İstiklal
Savaşı öncesinde İnönü’nün de içinde olduğu grup “ABD mandasını kabul edelim”
diyordu. Wilson prensipleri cemiyeti de o amaçla kurulmuştur. Atatürk
reddetmiştir.
Velhasılı kelam, İnönü’nün elindeki
ABD bayrağı McKinsey rezaletini örtmez gibi büyük laflar ettikleri için
anlattım. McKinsey
danışmandır, dehlenir gider. Fakat başka
devletin bayrağını sallama gerçekten protokol denilen saçmalıkta vardıysa,
kendi ayıpları. Yunan Cumhurbaşkanı gelse, Yunan Bayrağı mı sallanacak-tı?
Sallandı mı yoksa?
İlber
Ortaylı “bayrak sallamak İnönü’yü Amerikancı yapmaz” diyerek bilirkişilik
yapmış. Amerikancı yapar yapmaz bilmem ama yakışmamış. İlber Beyin söylediği de
hiç olmamış. “Ben o gün oradaydım” demesi ana başlık alınmış. “Siz ordaysanız
İlber Ortaylı ABD bayrağı sallanmasında mahzur yok mu yani?” Sizde mi salladınız?
Neticeye
gelirsem, gerçekten lüzumsuz konulara dalıyoruz. Herkesi yerli yerinde
bırakalım, biz daha güzelini yapalım. Lakin CHP-İP-SP-HDP, buzağı altında öküz
aramaktan vazgeçmediği sürece, geçmişin bağırsakları lime lime edilecek işte
böyle.
***
İYİ PARTİ ADINA DİYET
ÖDENİYOR, ADI GAZETECİLİK OLUYOR
İP
Gazetesinden Selcan Taşçı’nın “İnönü'nün yaptığı başka işlerle de
ilgilenseydiniz keşke! “ başlığını görünce, acaba İnönü Savaşından mı
bahsediyor dedim. O konulara zaten hiç girmeyelim. Değilmiş, Suudlu gazetecinin
öldürüldüğü benzer hadise de, Sovyet elçiliğinden katiller alınmış-mış.
Başbakan da İnönü’ymüş. İp işleri
başladığından mıdır, başka şeyden mi bilemedim, başka boyutta yaşıyor Selcan
Hanım. Koordinatlarını tam tespit edemedim.
Konu,
Hitler Almanya’sının Ankara Büyükelçisi Franz Von Papen’e yapılan başarısız
suikast. İnönü Başbakanmış hemen almış suçluyu. Hitler’i ve o dönem ki yayılma dahil kanlı tarihini hatırlayacak
olursak, İnönü’nün başka şansı var mıydı acaba? CHP sayesinde İP meclise
girdi tamam da abartmayın yahu. İçinde bulunduğunuz tabloya çıkıp bir dışarıdan
bakın.
Geçmişi
yerinde bırakalım. Devlet de yedi düvele karşı savaş veriyorken, az biraz milli
olalım.
Not: ABD
mandası için dilekçe demiştim. O dönemin antimilli
sözde aydınları. 5 Aralık 1918’de ABD Başkanı Wilson’a dilekçe ile başvurdular.
8 maddede toparlandı. Son maddesi şöyleydi: “Devlet Yönetmeyi çok iyi bilen ABD gibi büyük bir ülkenin; Osmanlı Türk
Devletini yönetimi altına almayı ve gelişmemiş geri kalmış Türkleri eğitmesini
ve ABD Yönetiminin (Mandasının) 25 yıl devam etmesi gerektiğini(yani 1943 yılına
kadar)ama durum düzelmezse mandanın uzatılmasını gerektiğini, Bu ana maddelerle talep edildi.” (G.E.)
Günümüz
temsilcileri de parti programına NATO yazıp, mandacılığı meşrulaştırıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder