27 Mayıs 2018 Pazar

CHP-İP-SP; Türkiye’nin Ankara’dan yönetilmesine karşı


Neval Kavcar
Akılları 14 Temmuzda kalmış, bir şekilde angaje olmuşlara ne anlatılsa boş..Milletin kabul ettiği 16 Nisan referandumunu tepetaklak etmekten bahsediyorlar. Kim zorbaca davranıyor acaba? “Tek adam olmaz çift adam” olsun, “siz kabul ettiniz ama biz istemiyoruz” diyorlar.

Yüz kere söyledim yine anlatayım. Cumhurbaşkanını mecliste iktidar seçiyordu ve elbette o Cumhurbaşkanı göbeğinden iktidara bağlıydı. Kağıt üzerinde “TARAFSIZ CUMHURBAŞKANI” tanımıyla kendimizi kandırmanın lüzumu yok. Abdullah Gül’e “Çankaya noteri” diyen CHP değil miydi? İktidarla birlikte hareket etmeyenlerde mesela 28 Şubat gibi örtülü darbelere ve kabulle diğerlerine çanak tutmadılar mı?

Konu o da değil. Başbakan ve Cumhurbaşkanını doğrudan halkın seçtiği, iki başlı bir sisteme mahkumiyet doğru değildi. Ne Mecliste iktidar ve muhalefetin boğaz boğaza geldiği, ne de doğrudan halkın seçtiği Cumhurbaşkanlığı ile meclisin çatıştığı, yine meclisin kendi arasında savaştığı tuhaf şekilde daha ne kadar yürünecekti? Sistem uzun süredir alarm veriyordu. Milletvekillerinin meta gibi kullanılması da son bulacak ve herkes asli görevini yapacak.

Cumhurbaşkanlığı sistemi “tek adamlık” değil “Türkiye’nin Ankara’dan yönetildiği milli sistem”dir. Parlamenter sistem 21 Ekim 2007 referandumu ile kâğıt üzerinde, 2014’de halkın Cumhurbaşkanını doğrudan seçmesi ile fiilen bitti. MHP 2007’de “iki başlılık olacak” diye karşı çıkmıştı. Neredeydi günümüzde ahkâm kesenler?

Şirazesinden çıkan devlet yönetimi; MHP’nin teklifi, AKP’nin kabulü ile farklı bir yola girdi. Bırakın Cumhur ittifakına bizlerin olumlu yaklaşımını, yedi düvelin karşı çıkması bile sistemin düzgünlüğünü işaret etmiyor mu?

Rejim değil hükümet etme sistemi değişecek. Üniter yapımızla ilgili kaygıya yer yok. Bu sistemde yanında duruşumun en kuvvetli argümanı, yedi düvelin sızdığı gediklerin daha kapalı oluşu.

Aksayan yönleri olmaz mı? Olur tabii. Parlamenter sistemle, elimizde baston aksaya aksaya yürümüyor muyduk? Batının organizesi ile yola çıkarılan; bazı Sivil Toplum Kuruluşları, medya, bazı cemaat-tarikatler, ekonomi baskı, insanların ayaklandırılması, terör örgütü sopasının asgariye ineceği, tehdidin görülüp önleneceği bir sisteme karşı çıkanları görünce aklıma şu geliyor.

İngiliz tüccarlar Osmanlıya tütünü; “Akciğer hastalıklarını tedavi ediyor” diye kakalamıştı. “Şeker fabrikalarını geri alacağız, TRT’yi satıp parasını size dağıtacağım” diyen siyasetçilerde onlara benziyor. Tüccar zihniyeti ile devlet yönetmeye talipler.

Yedi düvelin yola çıkardığı içi kof güruhun dağılması duası ile 24 Haziranın aziz vatana hayırlı olmasını diliyorum.

***

Nefes yolu akciğer kanser testi.. Ege Üniversitesi

Böyle haberleri duyup gözleri yaşarmayan var mı? “Ege Üniversitesi Solunum Hastalıkları Araştırma Merkezi bünyesinde yapılan çalışmalar, akciğer kanserinin erken teşhisi açısından olumlu sonuçlar verdi. Bilim insanları, %80 doğruluk oranıyla nefesten kanser tespiti yapan sistem geliştirdiler.” 19 Mayıs 2018

Üniversitelerimiz bilim yuvası olmalı diyoruz hep, işte böyle buluşlara imza atmalı. İlk testlerde biyomedikal sistem %80 başarı sağlamış. Sağlıklı ve sağlıksız insanların farklı nefesi olduğu düşüncesinden hareketle üretilen cihaz, daha da geliştirilerek %100 neticeye inşallah ulaşır. Ve biyopsi yapılma tarih olur.

Proje koordinatörü Fen Fakültesi Kimya Bölümü’nde görevli Doç Dr. Levent Pelit “nefes yolu ile hastalık” tespitinin tarihsel boyutunu anlatmış. Proje “kalkınma Bankasınca” destekleniyormuş. Darısı diğer üniversitelerimizin başına.
***

Örümcek ağı ile prostat kanseri tedavi edilebilir mi?

Türkpatent üniversiteler arası yarışma açılmış, Trakya Tıp fakültesinden Aslı Nur Özkan “Örümcek ağı ekstresi” ile prostat kanser hücrelerini öldürdüğü projesi ile 1. Olmuş.

Gençlerimizin, kafa yorup insanlık için büyük adımlar atmasına nasıl seviniyor insan. Üstelik henüz doktor bile değil, öğrenci. Hastaların halini görüp, “acaba nasıl yardımcı olabilirim” diyen koca bir yürek onunki.

Babaannesinin örümcek ağı ile yaraları iyileştirdiğini görüp, üstelik önce “mikrop kapar” diye karşı çıkıp sonra “neden olmasın” diye düşünürken yolu doğal yollarla hasta tedavisi üzerinde çalışan Prof.Dr. Oğuzhan Doğanlar ile kesişmiş. Prof. “örümcek ağı eğer yarayı iyi edebiliyorsa, kanser hücresini de öldürebilir” diyerek onu yüreklendiriyor.

Kemoterapinin, elbette mecburiyetten romatizma tedavisinde dahi kullanılır olduğu bu yıllarda, umarım bilim adamlarımıza gereken destek verilmeye devam edilir. Tıp öğrencisi Aslı Nur Özkan’a, ona destek veren Prof. Dr. Oğuzhan Doğanları yürekten kutluyorum.


27 Mayıs 2018 -soma

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder