Neval Kavcar
Akılları
14 Temmuzda kalmış, bir şekilde angaje olmuşlara ne anlatılsa boş..Milletin
kabul ettiği 16 Nisan referandumunu tepetaklak etmekten bahsediyorlar. Kim
zorbaca davranıyor acaba? “Tek adam olmaz çift adam” olsun, “siz kabul ettiniz
ama biz istemiyoruz” diyorlar.
Yüz kere
söyledim yine anlatayım. Cumhurbaşkanını mecliste iktidar seçiyordu ve elbette
o Cumhurbaşkanı göbeğinden iktidara bağlıydı. Kağıt üzerinde “TARAFSIZ
CUMHURBAŞKANI” tanımıyla kendimizi kandırmanın lüzumu yok. Abdullah Gül’e
“Çankaya noteri” diyen CHP değil miydi? İktidarla birlikte hareket etmeyenlerde
mesela 28 Şubat gibi örtülü darbelere ve kabulle diğerlerine çanak tutmadılar
mı?
Konu o
da değil. Başbakan ve Cumhurbaşkanını doğrudan halkın seçtiği, iki başlı bir
sisteme mahkumiyet doğru değildi. Ne Mecliste iktidar ve muhalefetin boğaz
boğaza geldiği, ne de doğrudan halkın seçtiği Cumhurbaşkanlığı ile meclisin
çatıştığı, yine meclisin kendi arasında savaştığı tuhaf şekilde daha ne kadar
yürünecekti? Sistem uzun süredir alarm veriyordu. Milletvekillerinin meta gibi
kullanılması da son bulacak ve herkes asli görevini yapacak.
Cumhurbaşkanlığı
sistemi “tek adamlık” değil “Türkiye’nin Ankara’dan yönetildiği milli
sistem”dir. Parlamenter sistem 21 Ekim 2007 referandumu ile kâğıt üzerinde, 2014’de
halkın Cumhurbaşkanını doğrudan seçmesi ile fiilen bitti. MHP 2007’de “iki
başlılık olacak” diye karşı çıkmıştı. Neredeydi günümüzde ahkâm kesenler?
Şirazesinden
çıkan devlet yönetimi; MHP’nin teklifi, AKP’nin kabulü ile farklı bir yola
girdi. Bırakın Cumhur ittifakına bizlerin olumlu yaklaşımını, yedi düvelin
karşı çıkması bile sistemin düzgünlüğünü işaret etmiyor mu?
Rejim
değil hükümet etme sistemi değişecek. Üniter yapımızla ilgili kaygıya yer yok.
Bu sistemde yanında duruşumun en kuvvetli argümanı, yedi düvelin sızdığı
gediklerin daha kapalı oluşu.
Aksayan
yönleri olmaz mı? Olur tabii. Parlamenter sistemle, elimizde baston aksaya
aksaya yürümüyor muyduk? Batının organizesi ile yola çıkarılan; bazı Sivil
Toplum Kuruluşları, medya, bazı cemaat-tarikatler, ekonomi baskı, insanların
ayaklandırılması, terör örgütü sopasının asgariye ineceği, tehdidin görülüp
önleneceği bir sisteme karşı çıkanları görünce aklıma şu geliyor.
İngiliz
tüccarlar Osmanlıya tütünü; “Akciğer hastalıklarını tedavi ediyor” diye
kakalamıştı. “Şeker fabrikalarını geri alacağız, TRT’yi satıp parasını size
dağıtacağım” diyen siyasetçilerde onlara benziyor. Tüccar zihniyeti ile devlet
yönetmeye talipler.
Yedi
düvelin yola çıkardığı içi kof güruhun dağılması duası ile 24 Haziranın aziz
vatana hayırlı olmasını diliyorum.
***
Nefes
yolu akciğer kanser testi.. Ege Üniversitesi
Böyle
haberleri duyup gözleri yaşarmayan var mı? “Ege Üniversitesi Solunum
Hastalıkları Araştırma Merkezi bünyesinde yapılan çalışmalar, akciğer
kanserinin erken teşhisi açısından olumlu sonuçlar verdi. Bilim insanları, %80
doğruluk oranıyla nefesten kanser tespiti yapan sistem geliştirdiler.” 19 Mayıs
2018
Üniversitelerimiz
bilim yuvası olmalı diyoruz hep, işte böyle buluşlara imza atmalı. İlk
testlerde biyomedikal sistem %80 başarı sağlamış. Sağlıklı ve sağlıksız
insanların farklı nefesi olduğu düşüncesinden hareketle üretilen cihaz, daha da
geliştirilerek %100 neticeye inşallah ulaşır. Ve biyopsi yapılma tarih olur.
Proje
koordinatörü Fen Fakültesi Kimya Bölümü’nde görevli Doç Dr. Levent Pelit “nefes
yolu ile hastalık” tespitinin tarihsel boyutunu anlatmış. Proje “kalkınma
Bankasınca” destekleniyormuş. Darısı diğer üniversitelerimizin başına.
***
Örümcek
ağı ile prostat kanseri tedavi edilebilir mi?
Türkpatent
üniversiteler arası yarışma açılmış, Trakya Tıp fakültesinden Aslı Nur Özkan
“Örümcek ağı ekstresi” ile prostat kanser hücrelerini öldürdüğü projesi ile 1. Olmuş.
Gençlerimizin,
kafa yorup insanlık için büyük adımlar atmasına nasıl seviniyor insan. Üstelik
henüz doktor bile değil, öğrenci. Hastaların halini görüp, “acaba nasıl
yardımcı olabilirim” diyen koca bir yürek onunki.
Babaannesinin
örümcek ağı ile yaraları iyileştirdiğini görüp, üstelik önce “mikrop kapar”
diye karşı çıkıp sonra “neden olmasın” diye düşünürken yolu doğal yollarla
hasta tedavisi üzerinde çalışan Prof.Dr. Oğuzhan Doğanlar ile kesişmiş. Prof. “örümcek
ağı eğer yarayı iyi edebiliyorsa, kanser hücresini de öldürebilir” diyerek onu
yüreklendiriyor.
Kemoterapinin,
elbette mecburiyetten romatizma tedavisinde dahi kullanılır olduğu bu yıllarda,
umarım bilim adamlarımıza gereken destek verilmeye devam edilir. Tıp öğrencisi
Aslı Nur Özkan’a, ona destek veren Prof. Dr. Oğuzhan Doğanları yürekten
kutluyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder