16 Nisan 2018 Pazartesi

Aciliyet “Kimyasal silah İŞİD’de bulunmasın” diye miydi?


Neval Kavcar
Amacın sadece birisi tabii ki bu söylediğim.

Suriye’nin bombalanması arifesinde görüldü ki, işler Irak, Libya, Afganistan’daki gibi yürümeyecek. Devletler “kimyasal-kitle imha silahı” gibi bahanelerle eskiden olduğu gibi birlikte hareket etmek istemiyor. Almanya, çekimser kaldı. Üç devletin meclislerinden “bizden izin alınmadı” isyanı yükseliyor.

Sebebi her devletin Suriye’de güçlü istihbaratı var. Rusya “kimyasal saldırı mizanseni beyaz baretlilere” ait dedi. Her şey olabilir. O hengamede olan insanlığa oluyor.

Başlığa dönersem ; “Suriye’ye gelmiş, kimyasalı inceleyecek gözlemciler araştırmaya başlayamadan” bombardıman şüpheyi barındırıyor. En önemlisi bombardıman yapan devletlerin İşid’e kimyasal silah verdikleri yönünde. Ortaya çıkmasın diye de acil harekat yaptıkları iddiası vahim.

Beyin yakan bir iddia biliyorum. Ama insanların beyni torba değil ki büzüp düşünmeleri engellensin.

Üç düvelin “Suriye’nin tüm cephelerinde ateşkes ilan edilmesi ve hemen uygulanması”nı isteyecekleri bir dizi tedbirle BM’nin kapısını çalacakları konuşuluyor. “Tüm cephelerde ateşkes ne demek?” PKK-PYD irtifa kaybetti, yıllardır emek emek oya gibi işledikleri Sözde Kürdistan’ın Suriye ayağı silinmek üzere olduğu için devreye girdiler demek.

Mesela; Türkiye’nin Membiç harekâtını yapmasını istemiyorlar. Rusya’ya ültimatom veriyorlar. Acil bombalayarak dikkat çektiler, şimdi işin siyasi ayağını devreye sokarak Rusya-İran ve Türkiye’nin “Astana kararlarını” devre dışı bırakıp, başa dönmek istiyorlar.

Durum bundan ibaret.

***

YERLİ DAVOS’TA ABDULLAH GÜL

Marmara vakfını kısaca tanıtayım. Küreselleşmenin küçük örneği, barış ve diyalog inisiyatifi, çözüm için karar organları üzerinde kamuoyu baskısı yaratan STK. Devletlerin tek başına karar alamayacağını öngörüyorlar. Sorosun üniter devletleri sonlandırma planının askerleri bunlar.

Marmara grubu birkaç gün önce çeşitli devlet adamlarını konuşmacı olarak çağırdığı “21. Avrasya Ekonomi zirvesi” düzenledi. Yerli, Davos mu desek, ne desek. Başlığa sadece A.Gül’ü aldım, sebebini biliyorsunuz. CHP-HDP-İP ve SP’nin ortak Cumhurbaşkanı adayı deniliyor, yer yerinden oynuyor bir twit atıp da “kaos ortamına katkı sunmam, aday değilim” demiyor.

Neyse efendim Abdullah Bey orada önemli bir mevzuyu ele almış. “Makinadan robota, robottan bilgisayarlara oradan şimdi yapay zekanın yönettiği fabrikalara geçilmeye başlanırsa o zaman ortaya iki şey çıkacak; biri işsizlik” demiş. Yapay zeka fabrikaları yönetse bile insan gücü olmadan fabrika çalışır mı? Kaldı ki fabrikalar uzun süredir bilgisayar sisteminde.

Daha yazacağım bir şeyler ama silikon vadisinde uçuşa geçmiş olan Abdullah Beyin önce aşağıya inmesi gerekiyor.

***

YAZICIOĞLU DAVASI

Muhsin Yazıcıoğlu davası üzerindeki “takipsizlik kalktı.” Sevindirici bir gelişme idi. Lakin ilk dikkat çeken şey, 132 şüpheliden sadece FETÖ ile irtibatlandırılan 20 kişi üzerindeki takipsizlik kalktı. O sebeple bu davaya bakan avukatlar buna isyan ediyor. Bu kadar mantıksızlık olabilir mi? FETÖ’cü değildir, kullanılmıştır. O kişiyi aklar mı FETÖ’cü olmadığı? Ne malum, ortak olunmadığı?

Gerçekten bir şekilde bu davaya girmiş olanların FETÖ ile irtibatı var-yok üzerinden davanın sürmesi nasıl düşünebilir? Geri kalanların ya da şu vakte kadar davada adı geçmemiş olan başkalarının aklanmasına sebep olacak bu karar umarım ki gözden geçirilir.

Avukatlar “bu olayı 20 kişi yaptı, diğer 112 kişinin ilgisi yok demek ön yargıdır” diyor. Hatta daha ileri gidip “bu 20 kişi de aklanacak, diyorlar.

Dava avukatlarının altına herkesin imza atacağı şu sözleri önemli.
Muhsin Yazıcıoğlu suikastı çözülmek isteniyorsa, takipsizlik kararı tüm şüpheliler yönünden kaldırılmalı, hiçbir önyargı ve ön kabule tabi tutulmadan, sadece suikaste hasredilmiş bağımsız bir dosya olarak her açıdan derhal ve etkin soruşturma yapılmalıdır. Hukuk bunu gerektirir.”




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder