21 Mart 2020 Cumartesi

Biyoterörizm

Neval Kavcar
Dünya dizaynında STK-kaset, medya yetmeyince virüs devreye girdi. Hızla yayılan canavar Covid19’un hedef kitlesi yaşlılar ve otoimmün rahatsızlığı olanlar. Hitler de öyle düşünüyordu. Topluma yararsız kesim.

İnsanlığa yön vermek istiyorsanız, onları devlet, millet, din ve bilhassa kültüründen soyutlamalısınız. STK’nın foyası ortaya çıkıp, uzaktan kumandalı siyasilerin hükmü kalmayınca, temizlik butonuna basıldı.

Bilim, ilim, koskoca dev ilaç şirketleri şu vakte kadar hastalıklara deva olmadı. Dünya tıbbı ilaç firmalarının reçetesi, eczanelerde satış noktası durumunda. Verilen ilaçlar hastalığı geçirmeye değil, kontrol altında tutmaya dönük.

İddiam odur ki Covid19 üretildi, hatta aşısı da elde hazır. Tıkanan kapitalizmin önündeki taşları temizlemek için atılan virüs bombasına karşı başlatılan savaşta, devletimiz canla başla mücadele ederken bizlere düşen “ama” demeden savaşa katılmaktır. Nerde üretilirse üretilsin, netice de can alıyor. İnsanlığı açlıkla tehdit ediyor. Deniliyor ki “söz dinlemezseniz, kökünüzü kuruturuz.”

Sosyal medyayı kaynak kabul etmiş, yedi düvelin kuklalarını idol olarak benimsemiş yeni dünya düzeninin mankurtları ile tükenen kaynakları verimli hale getirme ve internetle dünyayı yönetmeye talip olanlar sizce bu savaşı kazanacak mı? Dünya nüfusunu yarıya indirme, kalanı ile yola devam etme projesine karşı birlikte mücadele edersek biz kazanırız.

Kovid19’un biyolojik silah olduğuna dair elde kanıt yok, deniliyor. Niçin? “Genetik yapısında insan eli ile yapılmış dizilim” görülmemiş. Laboratuvarda üretilen virüsün illa ki gen yapısında oynanacak diye bir durum yok ki. Üretilir, ara konak seçilir, değişimi ve aşısı da üretilir. Netice de bu silahı yapanlar, fren mekanizmasını oluşturmadan kendilerini tehlikeye atmaz.

Özetle, sanal adımlarla ilerlediği varsayılan çağdaş Dünya düzeni çöktü.
Gerçeğe döndük.
***
Tarihte Biyolojik Saldırılar (AFAD)

·         Birçok kaynakta 1346 yılında Kefe kuşatmasında Tatarların salgın oluşturmak için vebadan ölmüş insan cesetlerini mancınıkla şehrin içine attıkları geçmektedir.
·         1756-1763 yılları arasında İngiltere ve Fransa arasında yapılan Yedi Yıl Savaşlarında çiçek virüsünün kullanımıdır. İngilizler çiçek virüsü bulaştırılmış battaniyeleri Kızılderililere dağıtarak bir salgın oluşturmuş ve bu şekilde Kızılderili kabilelerinin İngiliz yerleşimcilere karşı mücadele etmelerini engellemişlerdir. Bu metot Amerikan İç Savaşı’nda da kullanılmıştır. 1. Dünya Savaşı’nda Almanlar müttefiklerinin at ve sığırlarına gizlice şarbon ve ruam hastalıklarını bulaştırmıştır.
·         Japonya, 731. Birim adı verilen birimle Çin şehirlerine yaptığı biyolojik saldırılarla tifo, kolera ve veba salgınları oluşturarak on binlerce insanın ölümüne sebep olmuştur.
·         2. Dünya savaşı sonrasında ABD’de biyolojik silah programı başlatmıştır. ABD tarafından insanlara karşı kullanılmak üzere silaha dönüştürülmüş ilk ajan; hayvanları da enfekte eden Brusella bakterisi olmuştur. Amerikan ordusu tarafından silahlaştırılan ve stoklanan diğer ajanlar; antraks, botulizm, tularemi, Q ateşi, stafilokokal enterotoksin B (SEB), Venezuella At Ensefaliti olmuştur.

1975 Yılında yürürlüğe giren “Biyolojik Silah üretmeme” anlaşmasına rağmen devletler vazgeçmemiştir.

Sovyetler Birliği de bu anlaşmayı imzalamış olmasına rağmen şarbon ve çiçek virüsü gibi ajanları üreterek ve stoklayarak geniş bir biyolojik silah programı yürütmeye devam etmiştir. Programın eski başkan yardımcısı Rus ordusunun çiçek virüsü taşıyan bombalar ve kıtalararası balistik füzeler ürettiğini bildirmiştir.

Biyoterörizm günümüzde giderek büyüyen bir tehdittir. Bugün 17 ülkenin aktif olarak yürüttüğü biyolojik silah programı olduğu düşünülmektedir. Bir saldırıyı önceden tahmin etmek ve engellemek çok zordur.”



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder