Hayvanlara
karşı gösterilen şiddet toplumda infial uyandırsa da, kalıcı adımlar atılmıyor.
Aslında genlerimize işlemiş hayvan sevgimiz var. Mezarlıklarımıza, kuşlar içsin sevap olsun diye suluklar yapılıyor. Belediyeler
yasaların kendilerine vardığı görevle merkezlere üç beş göstermelik suluk yerine
bunu yaygınlaştırmalı.
Yine
beslenme odakları konmalı. Atalarımız bunu yapıyormuş. Belirli yerlere yemekler
bırakılıyormuş. Halk özendiriliyormuş. Yine camilerimiz de kuşlar için suluk,
buğday konan yerler vardır.
İnancımız
gereği hayvanlara sevgi ile yaklaşmalıyız. Yüce Allah(c.c) Kuran-ı Kerimde,
EN'ÂM-38. Ayette;” Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür
kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. Biz Kitap’ta hiçbir
şeyi eksik bırakmadık. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp
getirilecekler.”
Onlarda
ümmet ve kıyamet günü “rablerinin huzuruna” getirilecekler. O gün geldiğinde,
diller susup tüm azalar konuştuğunda, bu canlar neler anlatacak? Kuşlar,
kediler, köpekler ve adını sayamadığım tüm canlılara sevgi ile yaklaşmak, “kul
hakkı” almak istemeyişimizin yanında demek ki “hayvan hakkı almamak” da var.
Her şey bitti, sıra ona mı geldi
diyenler bencil tiplerdir.
Evet, ülke olarak zengin değiliz belki ama “komşusu açken tok yatan bizden
değildir” diyen peygamberimizin kedi sevgisini öğrenerek büyüdük.
Bir yere
hayvanlar için yemek bırakanlara “git ileriye bırak, buraya alışmasınlar” diyen
insanlar sanki o eve, sokağa, şehre kazık kakacağını zannediyor olmalı.
Hâl
böyle iken sadece inancımıza, tarihten, genlerimizden gelen hayvan sevgimizi
taçlandırmak için yasal dayanakta şart.
5199
Sayılı “Hayvanları koruma Kanunu”muz var. Hayvanlara eziyetin cezai
karşılığının olacağı şeklinde yasal düzenleme uzun süredir beklemede. Bahisle
köpek dövüştüren, yenilip iyi olmaz denilen hayvanları oraya buraya atanlar
için Orman Bakanlığı, yakalarsa az bir para cezası veriyor. Bu da caydırıcı
olmuyor.
***
DEVLET
DUYARLILIĞI-KORUMAYI ARTIRICI TEDBİRLER ALMALI
Toplumda duyarlılığı arttırmak ve
hayvanın da canlı olduğunu, gözyaşı dökmese de canı yandığını, yürekten ağladığının
anlaşılması için Milli Eğitim Bakanlığı ana okulundan itibaren “Can Dostlar”
(ad önemli değil) dersi verilmesini sağlamalı.
Hutbelerde
yine bu konuya değinilmeli. “İhtiyaç değilken zevk için kuş avını günah
addeden” bir toplumun fertleriyken, nasıl olup da vahşet haberleriyle sarsılır
olduk?
Belediyeler yasal olarak üzerine
düşeni “sözde değil özde” yapmalı.
Hayvanlar hastalanıyor, araba çarpıyor şu oluyor, bu oluyor duyarlı insanlar
durumu belediyeye bildiriyor, bazı belediyeler kalkıp ormanlık alana atıyor
onları gözden uzak olsun diye.
Konu
önemli, problem derin. Evlerine alıp
besledikten sonra bıkıp sokağa bırakanlar içinde yaptırım şart. Ve ”sokak
hayvanları” kavramı. Sokak hayvanları doğal ortamında yaşamalı deniliyor.
Gösteriş için “hayvan hakları” koruma dernekleri var. İşi ticarete-siyasete
dökmüş bir çoğu.
Her
kurban bayramında “Müslümanları sıkıştırmak için” konuşuyorlar. Sanki Kurban
Bayramı dışında hayvan kesilmiyormuş gibi abuk subuk konuşmalarla, “hayvan
sevgisi” kavramının içini boşaltıyorlar. Soğuk,
açlık, taciz, ezilme başta olmak üzere her türlü kötülüğe açık ortam nasıl bir
“doğal ortam” oluyor?
Üç beş
hayvan severin, kendisini adamasıyla bir yere varılmıyor ne yazık ki?
***
“HAYVANLARA KARŞI
İŞLENEN SUÇLARIN CEZA KANUNU KAPSAMINA ALINMASI
MÜCADELESİ YAPACAĞIZ.” DEVLET BAHÇELİ
Tam da
24 Haziran gibi önemli bir dönemeçte yavru köpeğin bacaklarının kesilmesi
hadisesine duyarlılık gösteren MHP Devlet Bahçeli’nin “Bacakları kesilmiş köpek yavrusu
hepimizin vicdanını kanattı. Be hey canavarlar, gücünüz bu masum hayvana mı
yetti?” demesi üzerine bu yazıyı kaleme aldım. “Sondaj kuyusuna düşen
Kuyu köpek için gözyaşı döken” bir topluma dönüşmek, cennet gibi bir duygu
olmalı.
Vicdanımızdan
oluk oluk kan akıyor. Toplum olarak dağıldık. Menfaatçi olduk. Acil bu
sevgisizliği aşmamız gerekiyor.
Bahçeli’nin
“gözümün önünden o fotoğraf gitmiyor” dediği caniliğin müsebbipleri, gerçekten
TCK’ya göre cezalandırılmalı. Bir
canlıya yapılan vahşetin “insan-köpek” ayrımı olamaz. Kişi köpeğini aracının
arkasına bağlayıp koşturuyor, bir müddet sonra köpek yorulup yerde sürüklenip
vücudu parçalanıyor. Cezası “Kabahatler kanunu”na göre 450 lira. Yapılan
kabahat değil suçtur.
Ülkenin
bekâ mücadelesinin 24 saat devam ettiği ortamda “bu mu kıstı?” diyenler! Uzağa
gitmeyelim, Çanakkale zaferini tarihe yazdıran askerlerimizin bir resmi var
gözümün önünde.
Bir dilim kuru ekmek ve içinde üç
beş üzümü olan hoşafla günü geçiren o kahramanlar yanlarına bir ceylan ve bir
de köpeği alıp poz vermişler biliyor musunuz? Ne ceylanı kesip yemişler, ne de
bir dilim ekmeğimizi paylaşıyor diye o köpeği kovmuşlar. Zaferi birlikte
kazanmışlar velhasıl.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder